Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Yol Ayrımı
Yol Ayrımı
@SilahsizKuvvet
Tüme giden..
İstanbul
Sivas
417 okur puanı
Ağustos 2015 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Her gencin okuması gereken bir kitap!!
Bu kitap gençler için hazırlandı. Hani bilgiyi hap gibi yutmak isteyen, kitap okuma alışkanlığı 70 yıllık politikalarla yok edilen kardeşlerime, okumaya araştırmaya başlangıç olsun, heves aşılasın umuduyla...
Dünyayı avuçlarına almak isteyen çete 70 yılda amaçladığı yolda önemli adımlar attı... Aslında hep aynı metodu uyguladılar ve o metoda "demokrasi" adını taktılar...
Önce hedef ülkelerin başına kendi adamlarını getiriyorlar, ya da baştaki adamları kendi adamları yapıyorlar. Zamanla siyasete ve ekonomiye hakim oluyorlar. Ülkelerin tüm sanayisine ve doğal kaynaklarına el koyuyorlar. Çalışan nüfusu işsiz bırakıyor, lümpen bir nüfus yaratıyorlar. Tarım ve sanayi yok edilirken sesleri çıkmasın diye sendikal örgütlenmeyi bastırıyor, satın alıyor, sarartıyor, yerine Sivil Toplum Örgütü denen oluşumları yüceltiyorlar.
Güya örgütlü ama sesi çıkamayan işçi sınıfı, giderek işsiz sınıfa dönüşürken, sivil ağlar örülüyor ve iade/sadaka kültürü toplumda yayılıyor.
Batı'nın maşalarının dağdan verdiği emirle ortalığı yakıp yıkarlar, kendi insanlarını açlığa, yokluğa, ölüme mahküm ederler. Ve birileri buma "Demokratik açılım" der!...
İşte tüm bu şartlar altında Türk Gençliği vazifesini daha da iyi bilmelidir. NUTUK'u bir daha okumalı, karşısına çıkanların hedeflerini apaçık görebilecek şekilde kendini bilgilendirmelidir. Kimin ne olduğunu anlamak için biraz daha araştırmalı, güzel vaatlerle karşısına çıkanların çokuluslu şirketlerle ilişkisine bir bakmalıdır!
Lanetlenmemiş CAHİL kalmış orta doğu.
Yüzyıldan beri Ortadoğu'da neler olmuş, komşularımız üzerinde ve bizim üzerimizde nasıl siyasi oyunlar oynanmış ve hala oynamakta. Bunları öğrenmek için bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Dini kendi çıkarı için kullanıp nasıl trilyoner olunur ve halkı nasıl sefil bırakılır hepsi bu kitapta yazıyor. Arapların Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni her defasında nasıl arkadan vurduğunu öğrenmek için okuyun. Suudiarabistan denen sözde Müslüman özde tam bir İslam düşmanı olan ülkenin nasıl kurulduğunu ve hala kime hizmet ettiğini, Arapların, Müslümanların hatta aynı mezhepten olanların bile kendi aralarında birlik olamayışlarını, hep birbirini sırtından vurmalarını bu kitapta okuyabilirsiniz.
Yaşadığın coğrafya kaderindir diye diye yaşadığımız coğrafyayı hep kötüleriz. Batı çok medeni, batı yaşanılacak yer, Avrupa'da yaşam standartları daha iyi diye diyee memleketimizi kötüleriz. Halbuki Mustafa Kemal Atatürk döneminde ülkemiz modern ve hür bir memleketti. Eğitimden Sanayiye ve daha bir çok alanda gelişmiş bir ülkeydik. Yahu uçak üretip avrupaya uçak satıyorduk be. Kadına seçme ve seçilme hakkını bir çok Avrupa ülkesinden önce verdik. Şuanki hükümetin lideri geldiğinde verilmedi. Bazı örümcek kafalılar her şeyin bu iktidar döneminde olduğunu sanıyor. :)
Dini siyasete alet eden her ülke cahil kalmaya mahkumdur. Aksini iddia edenler kitabı okuduktan sonra konuşsun.
BOP EŞBAŞKANI!!!!!!
Ülkemizdeki iç karışıklıkların nedenini tarihsel olarak anlamak isteyenler için çok güzel bir kitap. Banu AVAR 2007 - 2008 yılları arasında Türkiye'nin komşularını ziyaretindeki belgeselini çok açıklayıcı bir dille kitaba yansıtmış. (TRT de yayınlanması gereken program baskılar sonucu yayından kaldırılmıştır.) Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar bölünme yaşayan ülkemiz (Kim ne derse desin şuanki iktidar sayesindedir) devletin her organını artık yabancı sermayeye teslim etmiş durumdadır.
AB ve ABD Türk ve Müslümanların bir araya gelmesini neden istemiyor? Neden bir Avrasya Birliğine karşılar? Komşu ülkelerde neler oluyor?
"BOP Eşbaşkanıyım" derken amaç neydi? Kardeşim Esad'dan katil Esed'e nasıl dönüldü. Ve daha fazlası bu kitapta.
Ülkemize gelen ve halen gelmekte olan mültecilerin gelme sebeplerini tarihsel olarak öğrenmek istiyorsanız bu kitabı okumalısınız.
Okur Takip Önerileri
Hangi Atatürk?
Bu kitap gerçek Atatürk ve Atatürkçülüğün Atatürk'ten sonra uygulanan politikalarla kıyaslanmasını oldukça güzel bir şekilde yapmaktadır. Bunun yanında Atatürk'ün eylemleriyle ilgili yapılan yorumlara güzel cevaplar vermektedir. Mesela Çanakkale Savaş'ında askerlerine ölmeyi emreden bir komutanın zaferden sonra Anafartalar Kahramanı olduğunu hepimiz biliriz ama eğer savaşı kaybetseydik bu kişinin vatan haini ve 250.000 askerin ölümünün sorumlusu olarak idam edileceği gerçeğini hiç düşünmemişizdir. Harf devrimini bir bozulma olarak görenlerin aslında Arap harflerinin de bizim olmadığını gözardı ettiklerini çarpıcı yorumlarla ortaya koyan bir kitap. Gerçekten Atatürk sonrası uygulanan politikaların Atatürkçülükle ilgisi olmadığını ve Türk Milletinin Atatürkçülükten nasıl korkutulduğunu anlatan oldukça güzel bir kitap..
Atatürk'ü gerçekten anlamak istiyorsanız bu kitabı okumanız gerekir. Yazar Atatürk'ün eylemlerini gayet açık ve net bir şekilde inceleyerek, sebeplerini gayet doyurucu şekilde açıklamıştır. Atatürk hakkında yarım yamalak, temelsiz fikirlerle konuşup O'nu eleştiren herkese de ağzının payını vermiştir.
Evet yine merkez üssü Bursa olan mükemmel bir dolandırıcılık hikayesiyle bitirdik dünü. Mehmet Aydın siz onu Çiftlik Bank'tan Tosun olarak da biliyor olabilirsiniz. Küçük yaşta rap müziğine olan tutkusu sayesinde ülkenin en zenginleri listesine girdi :) Nasıl mı? İşte onu da kitabı okuyarak öğrenin.
Kameralar karşısında vakur duruşu ve kendinden emin bir şekilde "Üye sayısına baktık. Tatmin edici miktardaydı. Bu kadar insanın aptal olamayacağını düşündük. Katılmaya karar verdik" diyen abla nerede, ne yapıyor acaba?
Bunu da buraya bırakayım da dinleyin. Dinleyin de ne kadar yetenekli bir çocuğu müzik camiasına küstürüp bu hale soktuğunuzu görün istedim.
youtu.be/HxpWnF6K5Qs
İşin içine din girdi mi ne doktor ne hakim ne de akademisyenler durabiliyor karşısında. İnsanın eli kolu bağlanıyor. Neden? Çünkü küçüklükten aşılamışlar. Sorgusuz, süalsiz itaat et. Soru yok, şüphe yok koşulsuz itaat var. İşte o koşulsuz itaat yüzünden dolandırılmaya mahküm oluyorlar. Malesef halen bu tür insanlar var ve halen körü körüne inanıyorlar.
Şiiri sevdiren adam diyebilirim. Okumayan ya da okumaya fırsat bulamayanlar bence okuma listesinin ilk sırasına eklesinler.
Maalesef ki hala güncel olan meselelere yumuşak dokunuşlarla bizlere sunmuş.
Buradan dağlara...
Şiir-hikaye türünün en güzel örneklerinden olan "kuş uçar kanat ağlar" kitabını çok geçmeden okuyun bence. Bana da bu kitabı hediye eden arkadaşa buradan tekrar teşekkürler.
Parpar Ahmet'in oğlu Çalık Kerim çok zorlu şartlarda dünyaya geldi. Kerim'in anasının çrkmediği çile kalmamıştı. Babası olacak deyyuz kadını her gün dövmekte bunu bilen köylü de yapma etme demesi yerine aferin deyip gazlıyor şerefsizi. Bu da gaza gelip kadının sırtında sopayı kırmasın mı. Ulan orda olsaydım onun ağzına sıçmıştım bi güzel. Allahtan
Siz de herhangi bir savaşta (bu illaki toplu tüfekli savaş olmasına gerek yok) bok çukurunu boylamak istemiyorsanız Sun Tzu emminin dediklerine kulak verin. Okuyun idrak edin.
Bakın Vartoli Sadettin okuyup anlamış. Ne diyor mevzuya girerken. "Yiğit adamımdır amma aptal değilim"
Siz de aptal olmayın he. Bu şarkı da burada dursun..
youtu.be/Eiwy_fQjUzs
Yaşasın Kelleci Memet
Kelleci Memet'e neden Kelleci demişler? Çünkü tek kollu Pelvan Osman Ağa'nın karpuz tarlasında bekçilik ettiği için demişler. Ne demişler. Kelleci Memet demişler. Kelleci Memet yanında çalıştığı Osman Ağa'yı öldürmekten cezaevine düşüyor. Kelleci kardeşimiz bir fukara çocuk arkasında büyükleri olmayınca ezmek isteyenler sıraya girmiş hep.
Acı
Yılmaz Güney'in Acı filmini izlemeyen yoktur herhalde diyecem ama 2000 kuşağı bilmez büyük ihtimalle.
Acı, Yılmaz Güney'in Anadoluda geçmiş bir ağalık düzenini içeren filmidir. Bugün hala Anadoluda kan davası ve benzeri olaylarla birbirini vuranlarla dolu.
Haceli denen dürzü ağa Ali'yi gençliğinde kandırmış kapısındaki marabalardan yapmıştır. Köye şarap fabrikası kurulacak en müsait yer de Avanosların tarlanın yeridir, fakat Avanoslar tarlasını satmaya niyetli değillerdir. Bu kancı Haceli ağa da Ali'ye verir gazı verir gazı (Sana içeride bakarım, bulgur pilavı yediririm, et yediririm) fasılalarıyla gider Avanosların oğlunu öldürür. Jandarmalar gelir yakalar Ali'yi tam tamına 15 yıl mahpus damlarında yatar. İçerde yatarken aklı başına belir Ali'nin. Ben nasıl bir eşeklik yaptım, ben ne hayvanım bir malın gazına gelip yattık içerse deyip aklı başına gelir.
Mahpustan çıktıktan sonra öldürdüğü adamın mezarına gider sonra da evine gider babasından af dilemek için. Avanos dayı ilk başta sert çıkar affetmez ama Ali kararlıdır kendini affettirmek için. Avanos dayı kulun köpeğin olim, kapında itin olim affet der ama Avanos dayı ile kızı buna bi girişler komalık ederler sonra üzülüp içeri alırlar. Olaylar ondan sonra başlar zaten. Ali'nin adamı olmasından hava atan yavşak Haceli ağa bozuntusunun forsu yoktur artık. Kimse iplemez dürzüyü. O da bunu sindiremeyip Ali'ye sarar.
Devamı için ya okuyun ya da filmi izleyin.
Yılmaz Güney
Bu kitapta yer alan on sekiz öykü, Yılmaz Güney'in 1950'li yıllarda Yeni Ufuklar, Pazar Postası, On üç ve Bir dergilerinde yayımlanmış ve daha sonra basılan kitaplarına girmemiş öykülerdir. Sanatının ilk döneminin özelliklerini taşıyan bu öyküler, Güney'in sanata, anlatıcılığa, bir ilk adımı, onun bir rengi olarak algılanmalıdır. Çirkin Kral'dan geçip Umut'a uzanan çizginin başlangıcıdır bu gençlik öyküleri. Sanatçının bizzat yaşadığı ilişkiler sonraki sanatsal üretimlerinde, öykü, roman ve filmlerde ele aldığı toplumsal sorunların kaynağında birer tema olarak kalmış ancak anlatımda "durum" ile birlikte "olay" a yöneliş olarak da farklılaşma ortaya çıkmıştır. Bu farklılaşmanın bir boyutu da bu ilk öykülerindeki "fantastik gerçekçilikten", sanatının ikinci dönemindeki "toplumcu gerçekçiliğe", hatta "eleştirel gerçekçiliğe" kadar uzanmıştır. Kuşkusuz bu, sanatçının bilinç düzeyinde, politik mücadelesinde ortaya çıkan bir farklılaşmayla da yakından ilgilidir.
Benim adım Kirke götürürüm hepinizi sirke..
Kitap yunan mitolojisindeki hemen hemen bütün tanrıların yaşantılarını, hırslarını ve kutsallarını anlatıyor. Bu çalkantılı yaşamda sürekli dışlanan baş karakter Kirke. Yaptığı bir yolculukta bi denizci lavuğa tutuluyor. Denizci de ölümlü insan ilk başlarda güzel davranıyor suyuna gidiyor Kirke'nin. Kirke de aha aradığım erkek deyip bunu ölümsüz
Hitlere yalakalık edecez diye elimizdeki avucumuzdaki herşeyi peşkeş cektiğimiz 2. Dünya Savaşı dönemini anlatan güzel bir kitap.
Rıfat Ilgaz bu kitabında bir hayal ürünü ya da genel izlenimlerini değil, bizzat kendi yaşadıklarını yazmıştır. 2. Dünya Savaşı'nda kendisinin ve kendisiyle aynı bakış açısına sahip insanların çektiği sıkıntıları dile getirmiştir. 'Milli Şef' dönemiyle beraber ülkede başlatılan anti-solcu kampanyalar dahilinde sol görüşteki insanların sıkıntılarını dile getiren bir kitap. Yani roman süsü verilmiş, aslen Rıfat Ilgaz'ın yaşamından alınmış küçük bir kesit diyebiliriz. Bu kitaptan uyarlanan ve romanın baş kahramanı olan Mustafa Öğretmen'i rahmetli Tarık Akan'ın oynadığı bir film de mevcuttur.
