Seni az tanıyorum…Az..
Sende fark ettin mi? Az,dediğin,küçücük bir kelime sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç,diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi.
Hiç! Hiçbir şey yapmamışlar!
Böyle, sanki önlerinden köpek geçmiş gibi,dönüp de bakmamışlar bile! Onun için ölmüş bu adam. Kimse dönüp de bakmadı diye, diye. Yapılır mı lan bu?
“Bak” dedi.” Seni buldum. Neymiş adın,biliyor musun?
Güldü. Kitabın kapağındaki ilk kelimenin üzerinden işaret parmağıyla geçerek,”Oğuz…” dedi. Sonra da ikinci kelimeye dokundu. “Atay… Oğuz Atay..”
Siz de, bu yaşımda ben de komik duruma düştük. Bizi dinleyen insanlar burdan ayrılırken birbirlerine dost diyen bu insanlar halen dostun ne olduğunu bilmiyorlar.
İçimdeki öfke tıpkı senin içindeki gibi yansa da
Hiç kimse alevleri göremez
Ancak kendilerini insafsız gösteren bencil insanlara
Vahşi maymunlar ya da av hayvanları
Ya da leşin üzerinde aç gözlü akbabalar gibi
Tiksintiyle bakıyorum.