Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tuğba

Tuğba
@Tugba1842
14 okur puanı
Ekim 2022 tarihinde katıldı
Pazar boşluğunu, pazarın boşluğunu yaşamak isterseniz sizi kente davet etmek isterim. Unutulmaz yazarımızın, kenti iki kelimeye, yal- nızca o iki kelimeciğe indirgediği şey şudur: akşam ve lamba! İşte kent. İşte kentin özeti: akşam ve lamba! Akşam, yalnızca kentin üstüne iner, kıra değil. Ve lamba, yalnızca kentin derin sokaklarında solgun ışığını kaldırım taşlarının üstüne döşer. Kente özgü hüznü, size akşamın alacakaranlığına dökülmüş ışık kırıntılarının çukurlarından cömertçe sunar. Kır hüznünde cömertlik yoktur, aslında kırda hüzün yoktur. Hüzün, kente ve yalnız ona mahsus bir yaşantı halidir. İnsanın içine hüzün çökelten pazar boşluğu da kentte yaşanır, çünkü kırda pazar olmaz. Kırların günü yoktur. Kendini terkedilmiş bir kent sürgünü gibi du- yumsayan kent vurgunu kentin en ortasında nereye gideceğini bilememenin şaşkınlığını yaşıyor, birkaç adımlık daracık alanda dönenip duruyor.
Reklam
Doğanın değerini ve onun gerçek yaşantısının ne olduğunu sonuna dek yaşayabilmek için,ben,ille de kenti solumak gerekir diyorum. Öyle biliyorum. O hüzün birden çöker. İnsanın yüreğine çökelir. Yağmur beklentisi birden, o hüznün çözeltisiyle birlikte doğar insanın içine. Beklemeye başlarsınız...
Sabahı beklemeyiniz dostum, geceden yola çıkınız .Olur ki uyuyakalırsınız. Sırtınızdaki çıkında ebedi gayenin dürülmüş azıkları varsa ne mutlu size. Gece serindir, yapraklardan süzülen yel gözlerinizdeki yaşları kuruturken ruhunuzda kainatın derin sessizliğini taşıyarak sabaha doğru yürüyüp fecri başlatınız. Cemiyetin vahşi, zehirli bitkilerle dolu, her dalında uğursuz baykuşların mânasız telkinler yaptığı sık ağaçlı ormanlarında çetin yolculukların başlangıcı için sabahı beklemeyiniz. Sabahı beklemek öğleni, öğleni beklemek akşamı beklemek gibi bir ruh gevşekliğini doğurur. Beynimizi tırmalayan zaruretleri mi hatırlatıyorsunuz. Evet hayatın zaruretleri ayaklarımıza dolanmış zincirlerdir ve ıstıraplarımıza çeşni katarlar. Fakat bu vahşi sahayı geçmek için hiçbir zaruret kâfi bir mazaret değildir. Ruhumuzu aldatmayalım, ebedi gayeye ihanet etmiş oluruz. Durduğumuz noktada inançlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları... Filozofun öğüdü bütün hayatımızda takip edeceğimiz en esaslı metottur: "Uzun yolu seçiniz..."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Su yüzünü yüzüme tutuyor, gözlerimin pası alınıyor. Akşamı ve ırmağın şarkısını dinliyorum. Yıldızların nasıl eğilip yeryüzünü selamladığını, yaban lalelerinin boyun büküşünü, vakur kayaların sükûn içindeki hareketini. Bir kalbim olduğunu duyuyorum. Ağlıyor ve yalvarıyor. Lime lime olan bakışım bütünleşiyor. Bir su sineğinin pul kanatları üzerinde her şey bir anda aydınlanıveriyor. İçinde olması gereken bir şeyin kaybından hangi mağaraların ücrasına saklandığımı, oradan hiç çıkmamak üzre kendime davalar aradığımı anlıyorum. Her şeyi tamamlayacak olan o şey. Ancak onunla var olabilirim. Irmak bir başlangıç. Bir düş. Ama bir yol ve bir yoldaş. Ne tabiat parçası ne çiftlik hayali. Ne kaçıp gitmek,ne ekip biçmek. Sefer de içimde, tahammül de...
İnsan kitap okuduğu kadar kitap da insanı okur. Okuyucu kitabını bulduğu kadar kitap da okuyucusunu bulur. Kitap pasif bir şey değildir. Her okunduğunda yeni manalar sunar, dolayısıyla insanı okur. Bir kitabı okuduğunuzda sizin ufkunuz gelişiyorsa, hayatınız değişiyorsa, sizde bir ışık yanıyorsa demek ki kitap da sizi okuyor, size dokunuyor, sizde bir şeyleri açıyor, buluyor, keşfediyor ve ortaya çıkarıyor. Zaten okuma ancak böyle karşılıklı olduğu zaman zengin bir tecrübeye dönüşüyor. O zaman insanın bütün varlığıyla okuması mümkün hale geliyor. Sadece gözüyle okumuyor, bütün varlığıyla okumaya başlıyor insan. Aklıyla, kalbiyle, duygusuyla, muhayyilesiyle... O zaman kitapla hemhâl olmaya başlıyorsunuz.
Reklam
Saate baktı. Neredeyse sabah olacaktı. Sırtı sızlıyordu ama mutluydu. Masaya başka bir adam olarak oturmuştu. Başka bir adam olarak kalkıyordu. Artık ciddi bir dava sahibiydi. Fakir düştüğünden beri o gece ilk defa sahiden rahat uyudu. Yani, "Adam sen de... Gün doğmadan neler doğar!" diye kendisini avutmaya lüzum görmeden...
Sayfa 154 - Kâmil BeyKitabı okudu
“Yenilginin bir tek iyiliği var: İnsanların kuvvetini deniyor."
Sayfa 143Kitabı okudu
“Güldüm bu gülüş benden eziyet gibi geçti"
Sayfa 90 - Rıza TevfikKitabı okudu
New Jersey
Küçük olsun büyük olsun bir kitap,binlerce cesedi nasıl taşıyabilirdi? Kan miktarı. Enkaz bilançosu. Korku. Biz ölümü temenni ederken, koşmamız hayat isteğiyle...
Sayfa 352Kitabı okudu
Belki de dünün yaşanmışlıklarına olan yakınlığımız bizim onların hak mı batıl mı olduğunu görmemize engel olmaktadır. Bugün iyi olan yirmi sene sonra kötü olabilir mi?
Reklam
Bir karınca dağın zirvesine doğru mu yoksa vadinin dibine doğru mu gittiğini bilebilir mi? Görüşünün zayıflığı,adımlarının küçüklüğü onun uzak olan hedefi anlamasına engel olur.
İnsanın sevdiği şeylere saygısızlık yapılırsa, aynen vücudunu kurşunla yaralamak gibi, ruhu da yaralanır. Insanın ruhuna değer vermek, bedenine değer vermekten önemsiz değildir.
Sayfa 285Kitabı okudu
İnsanlar çok güzel giyinmelerine rağmen gönülleri zayıflamıştır.
Sayfa 221Kitabı okudu
Bu çağın insanı kendini tanıyıp geliştirmek yerine başkalarını, dolayısıyla dünyayı değiştirmeyi seçti.
Sayfa 166Kitabı okudu
Yaşadığımız hayatta, görünenlerin ötesinde soyut bir idealin mutlaka olması gerekiyor. Bir insan öldükten sonra nasıl anılmayı ve mezar taşına ne yazılmasını istiyorsa, yüksek ideali odur. Belli bir süre sonra bu hedefin yanında diğer idealler de yer almaya başlayacaktır. Temel gaye unutulmadıktan sonra, amaca giden yolları süslemek fayda sağlayacaktır.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Devam eden alışkanlıklar belli bir zaman sonra kişiliğe dönüşür.
Sayfa 158Kitabı okudu
İnsan kendini geliştirdikçe ideal “ben" e doğru gider. "İdeal ben'e gitmek ise, ego idealini doğru çizmekle mümkündür. İç yolculuk sırasında büyük bir öğrenme aşkıyla kişinin kendisine yenilikler eklemesi ve bunu yaparken de sürekli okuyan, araştıran, sorgulayan bir yapıda olması gerekmektedir. Aksi takdirde kişilik bozukluğunu telafi etmek mümkün değildir. Hayatında hiçbir konuda yol almamış kimselerle yaşamak, hakikaten çok zordur.
Sayfa 156 - TimaşKitabı okudu
“Hoşnutluğunuz uykusuz kalmamda ise Uykuma Allah'ın selamı olsun!"
Bilgeler derler ki “Cahilin musibetten beş gün sonra yapacağını, akıllı kişi ilk gün yapar."
Günleri tabiatının zıddına zorlayan Suda alevli odun parçası arayana benzer.
Dünyada gerçek anlamda lezzet yoktur. Dünyanın lezzeti sadece acı veren şeylerden uzak kalarak biraz olsun rahat etmektir.
Reklam
Bir yol, bir davet ve bir cemaat ki kurucusu, Şehid Hasan el-Benná olsun... Kendisini her gören, tanıyan ve ondan birşeyler dinleyenin, “Birkaç asırdır İslâm alemi onun gibisini yetiştirmemiştir". dediği o Rabbani, geniş kültürlü ve salih âlim İmam Hasan el-Benná... Böyle salih bir kimsenin açtığı bir yol, gidilmeye ve onun üzerinde devam edilmeye elbette layıktır.
Yaptıktan sonra yıkmak ne derece kolay , yıktıktan sonra yapmak ise ne derece zordur!
Sayfa 114Kitabı okudu
O hâlde bu yolcu, yalnızca amelî ile hayatını korumak için yaşamayı düşünmeyecekti.Buna göre o, hayatının yalnızca kendisini ilgilendirmesine razı olmayacak bir inanca sahip bulunuyordu.
Sayfa 107Kitabı okudu
Salih kişi gittiği her yerde iyi bir etki bırakır
Sayfa 107Kitabı okudu
Kendim hakkında beni yanlış kanaatlere sürüklemeyin. Ben kendimi sizden daha iyi tanıyorum.
Sayfa 102Kitabı okudu
Faydası sahibini aşmayan , yararı onu yapandan başkasına dokunmayan bir amelin oldukça cılız ve dar çerçeveli olduğuna inanıyorum.
Reklam
Şuna inanıyorum ki; insan ruhu yapısı gereği seven bir varlıktır. Bu bakımdan bu sevgi eğiliminin bir yöne harcanması da kaçınılmazdır. Ruhu ruhuma kaynamış olan bir arkadaşımdan daha layık hiçbir kimseye sevgime görmüyorum