Ve sen, sürgün:
Konup göçücü olmak, hep konup göçücü,
han misali bir dünya
ve bizim olmayan gökleri seyretmek,
bizim olmayan insanların arasında yaşamak,
bizim olmayan şarkıları mırıldanmak,
bizim olmayan bir gülüşle gülmek,
bizim olmayan elleri sıkmak,
bizim olmayan gözyaşlarıyla ağlamak,
bizim olmayan sevdalara salmak kendini,
bizim olmayan yemekleri tatmak,
bizim olmayan tanrılara yakarmak,
bizim değilmiş gibi adımızı işitmek,
bizim olmayanı, şunu bunu düşünmek,
bizim olmayan bir parayı kullanmak,
ve bizim olmayan yollarda gitmek.
"...Sana bir adım daha atacak gücüm yokken bile tüm hamlelerimi senin lehine kendi aleyhime çevirdiğim için, tüm dünya bana sırt döndü ben senin sırtını sıvazladığım için, sırtın üşümesin diye elimi kolumu senden ödünç alıp sana bir hırka ördüğüm için, kendi ellerimle evet senin sırtına evet kendi sırtım kamburken çok acı ama evet ve her şey daha da kötüye giderken sen en kötü hamleni sona saklamışken sırtın üşümezmiş senin niye söylemedin, sırtın üşümezmiş madem niye hırkamı geri getirmedin, sırtın üşümezmiş beni niye ısıtmadı ellerin?"
"..Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim..."
"... hemşirenin biri ona sordu:
"Nasıl olduğunuzu öğrenmek ister misiniz?"
Veronika, "nasıl olduğumu zaten biliyorum" dedi. "Ve gövdemde sizin gördüğünüz değişikliklerle hiç ilgisi yok olanların. Olan her şey ruhumda oluyor."
Sen, havasına suyuna toprağına karıştığım yerde, beraber kurduğumuz hayalleri bir başkasıyla ömrüne anı diye yazarken; ben senin bir ara uğradığın bu şehirde, seninle yürüdüğüm yollardan geçemeyecek kadar ürkek kaldım. Beni, yarınla kavgalı, bugüne düşman, düne kırgın bıraktın. Şimdi ne olacak?
"Birinin hikâyesinde değerli ve iyi kişi olmak, bizim karakterimizin sağlamlığıyla ilgili olduğu kadar muhatabımızın karakteriyle ilgilidir. Bazen ne kadar iyi olursak olalım, karakterimizi taşıyamayan, kıymetli olanı seçemeyen kimsenin hikâyesinde kötü bir insan olarak kalırız.”