Yaren Sude Basaran

Duvarın içindeki tuğla geri çıkmaz, düzen bir duvar kaosudur ve duvarlar artık bir labirent oluşturmaktadır.
Reklam
İnsanlar hem özgürdür hem bağlı, arzu ettiklerinden daha özgür, fark ettiklerinden daha bağlıdırlar, çünkü faniler kitlesi uyurgezerlerden ibarettir ve onların uykudan uyanması asla düzenin çıkarına değildir, yönetilemez olurlar çünkü o zaman
Karanlıkta kalan kimsenin ne kendisini, ne çevresindekileri görmesi gibi, nefs de, kendi özünü, aklı ve aşkın biçimleri (suret, form), aklın ışığıyla görür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Lamennais
Lamennais bu sahte Tanrıya isyan eder. “En hasta asır kendini hataya kaptıran asır değildir; hakikatten yüz çeviren, hakikati küçümseyen asırdır... Coşkun heyecanların olduğu yerde güç tükenmemiştir, ümit vardır henüz. Ama ya kıpırdanışlar sona ermiş, nabız durmuş, kalp soğumuşsa... yakın ve önüne geçilmez bir çöküşten başka ne umulabilir? Neden saklamalı? Avrupa’da toplum hızla bir vahim âkibete koşmaktadır. İlletin en korkunç arazı sinesinde uğuldayan eninler, varlığını alt üst eden sarsıntılar mı? Hayır? İçine yuvarlandığı ölü kayıtsızlığı, derin uyuşukluk. Bu kuru kemik yığınlarını hangi nefes canlandıracak? Din, ahlâk, şeref, vazife... en mukaddes umdeler, en asil duygular birer rüya, birer hayalet. Düşüncenin ufuklarında hemen belirip kayboluyorlar, hem de bir daha görünmemek üzere. Benzerine hiçbir zaman şahit olunmayan, hattâ tahayyül bile edilmeyen bir olay karşısındayız. Bu hayvanca vurdumduymazlığa erişmek için uzun ve ısrarlı çabalar, insanoğlunun vicdan ve aklıyla yorulma bilmeden boğuşması lâzımdı. İnsan hakikatin tâcidarı imiş. Sevsinler! Bu zavallı yaratık sevinçten, mutluluktan habersiz. Hakikate de, hataya da iğrenerek bakıyor. Ve cehaletinden memnun. Bu utanç verici yozlaşmanın kaynağı: ruhumuzun zaafı değil, vücuda esir oluşu. Sanıyoruz ki yalnız gördükleri gerçek; başka ne varsa, birer soyutlama, birer hayal. Fizik dünyayı tanıyor sadece, manevî dünya umurunda değil. Düşünceyi uzviyetinin bir eseri sayıyor, maddeleştiriyor onu.”
Sayfa 240Kitabı okudu
Bu, kalabalığın kavrayamayacağı bir kısacık an, bir sevgili için upuzun bir sonsuzluktu. Hayyam, zamanın iki yüzü var diye düşünmekten kendini alamadı. Zamanın iki yüzü, iki boyutu var. Uzunluğu güneşe, genişliği tutkulara uyarlanmış.
Reklam