"İnsanoğlunu önemseyen bir Tanrı neden çocukların yakalanabileceği lösemi ya da sıtma gibi hastalıkları yaratmış olsun? Böylesi bir Tanrı depremlerin ve tsunamilerin gerçekleşmesine neden müsaade etsin?
Bu kadar kötülüğün var olduğu bir durumda, insan nasıl mutlak iyi bir Tanrı'nın var olduğuna içtenlikle inanabilir ki?
"Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir.Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir!"
Bay London bu cümlesinde çok haklı olsa da, az önce bir tanıdığımla aramda geçen diyalog bana şunu gösterdi ki; bazen ne yaparsan yap, söylediğin karşındakinin bakış açısıyla sınırlı kalabiliyor.
1998 Nobel Edebiyat Ödülü'nü sonuna kadar hak etmiş José Saramago eseridir kendisi.
Yer yer sanki aynı şeyler etrafında dönüyor hissi uyandırmış olsa da genel olarak akıcı ve orijinal bir anlatıma sahip olduğunu düşünüyorum. Sadece bir sorun var. O da Kırmızı Kedi Yayınları' ndan aldığım kitabın düzeninde konuşmalar düz metinler halinde ve virgülle ayrılmış haldeydi. Bazen konuşmalar birbirine karışabiliyor.
İçeriğine girmeden birkaç şey söylemem gerekirse, kitabın sadece sistem, insan ilişkileri vb. eleştirilerinden öte insanın görme yetisine sahipken bile kör olmasını temel aldığını düşünüyorum. Keza yazarımız
"-bence biz kör olmadık, biz zaten kördük.
-gören körler mi?
-gördüğü halde görmeyen körler." diyerek bu düşünceyi destekler.
Sigmund Freud'a göre insanların bastırdığı iki şey vardır. Bunlar da cinsellik ve saldırganlıktır. Kitapta da bu düşünceyi destekler nitelikte çok çarpıcı bölümler vardır.
Körlüğün insanı ne kadar etkileyebileceğini de " Tam anlamıyla insan gibi yaşayamıyorsak, en azından tam anlamıyla hayvan gibi yaşamamak için elimizden geleni yapalım." bölümünden çıkarabilirsiniz.
Son olarak söylemem gereken bir şey kaldı. Kitap olayların başlangıcı ve sonu açısından kendi içinde bir belirsizliğe sahip. Okuyacaksınız bunu göz önünde bulundurarak okumanızı öneririm.
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,6bin okunma
Okuduğumu izleyemiyor, izlediğimi de okuyamıyorum. Bu düşündürücü ve çarpıcı eserin de filmini izlemiş bulunduğum için muhtemelen okumaya yeltenmeyeceğim. Şu da bir gerçek ki filmler, kitaptaki olay örgüsünü ve derinliği yansıtmakta yetersiz kalabiliyorlar, yine de sevdiklerim sıralamasında epey yukarda bulunuyor.
Aslında çok haklısınız dediğinizde. Ben de görsel açıdan filmin doyuruculuğunun kitabın olay örgüsünden daha etkili olduğunu düşünüyorum. Bu kitabın filmini izledim ben de. Başka bir kitap için geçerli olabilir dediğiniz ama bu film kitaba inanılmaz derecede sadık kalarak çekilmiş. Gerçi bu durumda da filmi izlemek kitabı okumakla aynı şey oluyor dediğiniz gibi. Hatta filmi izlemek biraz daha sizi içine çekebiliyor.