Yüklerimin ağır geldiği, ne etsem kederden uzaklaşamadığım bir günde kalkıp tıpkı Gönül dağı dizisindeki Ciritçi Abdullah gibi bozkıra bir gezintiye çıkmaya karar verdim. Zira bilirim Anadolu'da, bilhassa bozkırda ders almasını bilene nice ibretler vardır.
Bugün Mustafa Kutlu ile Gülpaşa çavuşun oğlunun hikayesine şahit olduk, mis gibi bozkır havası alıp o güzel bahçeden meyveler tattık.
Her ne kadar Çavuşun oğlu beyhude dese de aksine onurlu, huzurlu en önemlisi de tutkulu bir ömür sürmüş; bozkırın ortasında azmedip bol meyveli bir bahçe kurmuş. Ömrünü o bahçeyle eğleşerek geçirmiş, yaşadığı gibi de ölüme gitmiş.
İmrenilecek bir ömür sürmüş desem yeridir.
Hâsılı hikayeyi büyük bir zevkle ve buram buram Anadolu kokusunu içime çekerek, bozkırda gezinerek okudum. Kimi zaman sabrı, kararlılığı, vefayı gördüm. Kimi zaman bir köyün yıllar içindeki değişimine şahit oldum. Kendimce mesajlar aldım heybeme koydum.
Ben çok sevdim siz de seversiniz bu hikayeyi.
Okuyun, okutturun efendim.
"Deneyeceğiz hocam, dedim. Tutturursak ne âlâ, tutturamaz isek Cenab-ı Hak bizi bu yolda denemiş olur, haddimizi bilir otururuz."