"Gerçeklik özneldir. Bu kültürde tatsız ve ciddi şeyleri 'önemli' sayma eğilimi var. Mutlu sersemler konusunda haklısınız. Ama onlar mutlu olmaktan çok, beyinleri çıkarılmış tipler. Beri yandan, asık suratlı mutsuzun durumu da aynı derecede gülünç. İnsan mutsuzken dikkati hep kendine döner. Kendini çok ciddiye alır. Mutlular, yani kendilerini gerçekten sevenlerse, pek düşünmezler kendilerini. Mutsuzu neşelendirmeye çalıştığında, istemez, karşı çıkar. Çünkü dikkatini kendinden ayırıp evrene yöneltmek zorunda kalacaktır. Mutsuzluk, kendine düşkünlüğün varacağı son noktadır."
Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. Vakıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu. Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu.
O da biliyordu ki, herkesin ruhunu bedeninin çarmıhına gerdiği, bırakın acıyı, sevincin bile paylaşılmadığı bir dünyada, kimse boyunu incelik ve derinlikle ölçmeye kalkmazdı. Ama yine de 'insanın acısını insan alır' sözüne inanıyordu bütün yüreğiyle.