“Bedenin ihtiyaçlarına bağlı hedeflerin peşinde koşmanın yanısıra insanlar aynı zamanda başka canlıların yapmadığı bir şeyi de yaparlar : bu koşuşturmaca ve uğraşı varoluşlarının anlamı olarak görürler…”
“Mille piacer non vagliono un tormento.*
* Kıymeti yoktur tek bir ıstırap karşısında binlerce hazzın.
Çünkü binlerin mutluluk ve neşe içerisinde yaşamış olması asla tek bir kişinin ıstırabını ve can çekişmesini telafi etmeyecektir ; nasıl ki hali hazırdaki iyiliğim daha önceki ıstıraplarımı yaşanmamış hale getirmezse. Dolayısıyla dünyadaki kötülük olduğundan yüz kat daha az olmuş olsaydı bile onun safi mevcudiyeti değişik şekillerde dile getirilmiş bir hakikati… yani dünyanın varlığına sevinmemeli bilakis üzülmeliyiz; onun varolmaması tercih edilirdi ; o aslında varolmaması gereken bir şeydir…”
“İnsan kadar zayıf ve kırılgan olan bir varlık için ancak ironik bir anlama sahip olabilecektir. Rahme düşmesi bir suç , doğumu bir ceza , hayatı meşakkat ve ölümü bir gereklilik iken insan nasıl vakur bir varlık olacaktır ? “
"Gömleğim ve ben güzel bir uyum içindeyiz. Tüm kırışıklıklarımı, tüm şekilsizliklerimi benimsediği için canımı sıkmıyor, her hareketimden hoşnut kalıyor; onu sadece beni sıcak tuttuğu için hissediyorum. Eski giysiler eski dostlara benzer."
“Mutlu bir hayat imkansızdır; insanın erişebileceği en iyi, en fazla şey bütün insanlığın hayrına olacak bir işte ve bir yolda ezici talihsizliklere , bunaltıcı güçlüklere karşı mücadele eden ve her ne kadar eline sadece önemsiz bir ödül ya da hiçbir şey geçmese de sonunda bundan galip çıkan kimsenin yaşadığı gibi , kahramanca bir hayattır…”
genç yaşta ölmüş biri gibiyim ben.
hayatım boyunca böyleydi.
sözün kısası duygularım yoktur;
yalnızca bir makineyim ben
dayanamadığım bir şey varsa o da şu belirsizlik.
ama beklentisi olmamalı insanın,
yoksa hep hayal kırıklığına uğrarız.
“Zaman , şeylerin beyhudeliğinin , sayesinde gelip geçicilik olarak göründüğü biçimdir , çünkü onun sayesinde bütün keyiflerimiz ve zevklerimiz boşa çıkar , ardından hayretle sorarız onlardan arta kalan şimdi nerede diye .”
“Bir “devrim”in gerçek başarısı ancak ertesi gün , işler normale döndüğünde ölçülebilir. Sıradan insanların gündelik yaşamında bu değişim nasıl algılanmaktadır ?”
“Yürümek, dönüp bakmamak arkaya. Arkada ne var ? Yan yana asılı duran resimlerin korkutucu düşlerle yüklü can sıkıcı renklerinden başka. Susmak, tanımak , sevmek.”
“Unutuş , yoksul bir İstanbul gibi yalnızdık
hani düşlerin ve ölümün annesi gece
gelip örtecekti yorganı üstümüze
karameşelerde kırmızı ağartırlardık.”