Allah bize hidayet etmeseydi ermezdik hidayete
ne zekat verir ne namaz kılardık
kâfirler saldırdı bize geri durduk fitne çıkarmak istediklerinde
can feda sana ya Resulallah bağışla bizi düşmanla karşılaşma anında ayaklarımızı sabit eyle yarabbi
Akabe gecesinde 70 kişi Rasulullah’a biat ettikten sonra,
Abdullah b Revaha şöyle dedi: Ya Rasulallah! Rabbin için ve kendin için dilediğini şart koş.
Rasulullah şöyle buyurdu: Rabbim için, ona ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi ona ortak koşmamanızı şart koşuyorum. Kendim için de kendinizi koruduğunuz şeyden beni de korumanızı şart koşuyorum.
Ensar: Bunu yaptığımız takdirde bizim için ne var?dediler.
Rasulullah: Cennet diye cevap verdi.
Ensar: Bu alışveriş kârlı oldu. Ne bu alışverişi bozarız ne de vazifeden affımızı isteriz dediler.Bunun üzerine; “ Allah, müminlerin mallarını ve canlarini cennet karşılığında satın aldı. Bu kârlı alışverişten dolayı sevinin ve bununla son derece mutlu olun işte büyük kazanç budur“ ayeti indi.
Abdullah b. Revaha, diğer komutanlar gibi şehit düşeceğini anlamıştı.
"Ya Resulallah! Bana son bir nasihat daha ver!"
Deyince, Peygamberimiz ona tebessüm ederek:
"Allah'ı bol bol zikret! Çünkü onu zikretmek, insanı umduğu şeye ulaştırır!" buyurdu.
Tan yeri ağarıp şafak aydınlandığı sırada
Resûlullah aramızdadır; hem de dilinde Kur'an.
Sapkınlıktan sonra gönüllere hidayet yolunu gösterendir o
Ve her ne ki tebliğ ettiyse muhakkak vâkidir.
Hicretin sekizinci senesinde (1) bir barış elçisi, zulmün, kula kulluğun ve sömürünün hüküm sürdüğü topraklara doğru ilerliyordu. Elindeki meşaleyle karanlığı yarıyor, göklerin ve yerin nuru olan Allah"tan gelen aydınlığı diğer insanlara ulaştırmanın heyecanını yüreğinde taşıyordu. Bu barış elçisinin adı Hâris b. Umeyr idi. Diğer bir ifadeyle
"Ey nefsim! Ben, seni kendime boyun eğdireceğim diye yemin ettim. Sen buna ya kendiliğinden razı olursun ya da bunu sana zorla kabul ettiririm!...."
Abdullah b. Revâha