Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlim yüklenip nakleden nice kimseler vardır ki, âlim değildir.
23.-Ebû Yûsuf dedi ki: Muhammed b. İshak, Abdüsselâm, Zührî, Muhammed b. Cübeyr ve babasından şöyle rivayet etmiştir: -Resûlullah (s.a.s) Mina'nın Hayf semtinde olduğu bir sırada ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: "Benim sözümü işitip de duyduğu gibi nakleden kimsenin Allah yüzünü ak etsin. İlim yüklenip nakleden nice kimseler vardır ki, âlim değildir. Nice âlim kimseler de vardır ki duyduklarını kendilerinden daha alim olanlara naklederler. Üç haslet vardır ki mümin kişinin kalbi onlarda aldanmaz, yani kötülüğe sapmaz: Yaptıklarını Allah için yapmak, Müslümanların âmirlerine doğruca nasihat etmek, cemaate devam etmek. Zira cemaatin duası ferdi kötülüklerden korur
İnsanın en üstün vasfı irfandır. İrfanın en üstünü de Deyyân olan Allah ı tanımaktır
Sayfa 15
Reklam
İsmail Simko, Osmanlı-İran hududunda yer alan, konfederasyon hâlindeki güçlü Şikak Aşiretinin reisiydi. Simko 1911'de Osmanlı askerleriyle muharebe- lerde savaşmıştı. Ruslar onu 1912'de, Rus Güney Kafkasya'sının başkenti olan Tiflis'e getirdiler. Orada ona madalya takıp aylık bağladılar ve Simko ile adamlarına, Rusya'nın işgal ettiği Osmanlı hududundaki İran'ın batı topraklarında güvenli yerleşim hakkı tanıdılar. Simko Osmanlı topraklarına 1913 yılında, çok önemli bir akın tertiplemeye kalkıştı ve Osmanlı güçleri tarafından durduruldu. Ardından gelen savaş sürecinde tehlike arz etmeye devam etti. Ruslar tarafından finanse edilen Şeyh Taha adındaki başka bir aşiret reisi 1913 yılında, Rusların işgal ettiği İran topraklarından saldırı tertipledi, fakat yenildi. Kendisine ve adamlarına Ruslar tarafından İran topraklarında iltica hakkı tanındı. Barzani Aşiretinin reislerinden Şeyh Abdüsselam adındaki bir Kürt dinî lider, Osmanlı güçleriyle 1910 yılından 1914'e kadar savaştıktan sonra İran'daki Ruslara kaçtı.
Sayfa 116 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
"Abdüsselâm Bey de insan sevgisiyle, belki de insanlara fazla düşkünlüğü, hısım akraba sevgisiyle kendisine bu yalnızlığı hazırlamıştı. Şüphesiz bu sevgi olmasaydı etrafındakiler kendisinden böyle kaçmayacaklar, yalnızlığı bu kadar duymayacak, böyle perişan olmayacaktı."
Nobel fizik ödülünü (1979) alan ilk Müslüman bilim adamı olan Muhammed Abdüsselam yıllar önce bir toplantı için İstanbul'a gelmişti. Kendisine Türkiye'deki bilimsel çalışmaları nasıl bulduğunu soran bir gazeteciye hiçbir değerlendirme yapmadan hatırlayabildiğim kadarıyla şu cevabı vermişti: “Bir ülkede bilim alanında gelişme olması için o ülkede bilim ortamı oluşturulması gerekir”. Bugünkü yapısı ve işleyişiyle üniversitelerimizde ilim ortamı oluşturulabilmesi mümkün müdür? Evet, mümkündür diyemeyeceğim. Her şeyden önce böyle bir şeyin gerçekleşebilmesi için inşaat işlerinde mahir değil de akademik yetkinliğe sahip kimselerin idareci olarak görevlendirildikleri üniversitelerimizin sayılarını artırmamız gerekir. Akademik ortamın önemini kavrayabilmiş idareciler ancak üniversitelerimizin kalite sorununa çare arayabilirler. Başarıyı bina yapmaya, çokça fakülte ve bölüm açmaya, kontenjanları artırmaya indirgeyen idarecilerle bir yere varılması mümkün değildir.
382 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Hayri Irdal ve Halit Ayarcı
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar
'dan okuduğum ilk kitap. Ana karakterimiz Hayri Irdal, dayısının ona yaş gününde saat hediye etmesiyle saatlere karşı ilgi duymaya başlar. Sonrasında yaşlı bir saatçinin yanında çırak olarak işe başlar. Burada saatlerle ilgili çok fazla şey öğrenir. 1. Dünya Savaşı’nda askere gider sonra tekrar İstanbul’a döner.Abdüsselam Efendi’nin kızı Zehra’yla evlenir ancak Zehra ölür. İspiritizma Cemiyeti’ne gidip gelir. Orada ikinci karısı olacak olan Pakize Hanım’la tanışarak evlenir.Bir gün bir arkadaşı onunla Halit Ayarcı’yı tanıştırır ve bu tanışma Hayri İrdal’ın hayatında bir dönüm noktası olur. Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ın parasızlığına çözüm olsun diye Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı bir kurum oluşturur ve başına da Hayri İrdal’ı getirir. Ben hayatımda bu kadar üçkağıtçı bir karakter tanımadım. Halit Ayarcı önüne çıkan fırsatları asla kaçırmadan fırsata çevirmekten usta birisidir. Hayri İrdal ile birlikte o meşhur
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
'nü kurarlar. Uzun bir süre be Enstitu çok fazla ilgi görür. Ama kitabı okurken Halit Ayarcı'nın devletin imkanlarını nasıl sonuna kadar hakkıymış gibi kullandığını okumak... Hiçbir vasfı olmayan bir kurumu nasıl da çok önemliymiş gibi göstermesi... Halit Ayarcı en saçma uğraşı bile süsleyerek satan bir tiptir. Yani reklam yapmasını çok iyi bilir .Pazarlama ve ikna kabiliyeti çok iyidir. Farklı ve okuduğum en zon kitaplardan diyebilirim.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202341,7bin okunma
Reklam
Günümüzün Müslüman (kasten İslam demiyorum çünkü bu başka bir mevhum) devletleri bilim ve kültür söz konusu olduğunda pek cömert değiller. Batılı ülkeler eğitim ve bilimsel araştırma projelerine dev meblağlar ayırıyor ve bunun milli gelirin yüzde 5'ini dahi bulduğu oluyor. Müslüman ülkeler ise ancak yüzde 1 ila 2 civarında. Bu şekilde ne Batı'ya yetişebilir ne de tam da konuştuğumuz meselede Batı medyası ile boy ölçüşebiliriz. Yakın zamana kadar içimizden çıkan yegane Nobel ödülü sahibi olan Muhammed Abdüsselam (fizikçi ve Trieste'deki Uluslararası Nükleer Araştırmalar Merkezi Müdürü) bilim ve eğitime ilişkin bir konferansta (sanıyorum 1980'de Kuveyt'te yapılmıştı) bana Müslüman devletlerin geri kalmışlığının telafi edilebilmesi için Arap devlet adamları ve zenginlerine eğitim ve bilimsel araştırmaya daha fazla kaynak ayrılması talebinin cevapsız kaldığını anlatmıştı. Söyledikleri gücü ve parası olanların bir kulağından girip diğer kulağından çıkmıştı.
Seninle bu ağaç üzerinde ne kadar çalışmıştık. Orda duran tanınmayacak bir kopyaydı, Hasnuna Caddesindeki demirci Abdüsselam yapmıştı. Bu Godot ağacı kesinlikle çalınmaya mahkûmdu. O ki bir intiharı bile başaramadı!
Neyi çok severseniz , sizi onunla sınarım ...
Abdüsselâm Bey de insan sevgisiyle, belki de insanlara fazla düşkünlüğü, hısım akraba sevgisiyle kendisine bu yalnızlığı hazırlamıştı. Şüphesiz bu sevgi olmasaydı etrafındakiler kendisinden böyle kaçmayacaklar, yalnızlığı bu kadar duymayacak, böyle perişan olmayacaktı.
Daima :(
Abdüsselâm Beyin evinde biz karı koca ihtiyar adamla tek başımıza kalmıştık. Burmalı Mescid’in arkasındaki konakta bir aşiret kadar kalabalık oğul, torun, hısım ve akraba içinde yaşayan adam, kendisine her suretle yabancı iki insanın elinde ölecekti. Bu onun sakınılmaz kaderiydi. Bütün hayatım boyunca dikkat ettim. İnsanın daima en çok korktuğu şeyler başına geliyor..
739 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.