Acı bir tebessüm geçti içimden, içim doğranarak baktım bu beş satır yedi cümleye. Davullarla, mızıkalarla, kurbanlarla, bayramlarla başlayan şey azap yüzünü göstermekte hiç gecikmemişti ve bu, kalemin görünmez yazdıklarına sinmişti.
Ayşe Kulin severler için yine güzel bir kitap. İçinde sıcacık öyküler sonlarında ise ya küçük bir tebessüm ya da acı var. Ayşe Kulin bir röportajında öykülerin yeterince ilgi görmediğinden yakınmıştı. Çok haklıymış gerçekten.Sakın okuma seven okurlarımıza tavsiye edebilirim.
Ne zaman seni düşünsem / ne zaman,
Ne zaman sen gelsen aklıma,
İçimden havalanıyor kanadı kırık bir martı,
Gelip konuyor uzaklarıma.
Soluyor yaprakları saksıdaki çiçeğin.
Ve ardından
Susuyor keman,
Bir ağacın yaprakları
Bir arkadaşım mesaj attı sabah; Mehmed Niyazi vefat etmiş yazmış. Onun da sevdiği, okuduğu bir yazardı Mehmed Niyazi.
Ömrünün son demlerine dek evlenmemiş, kendini okumaya, yazmaya adamış bir adamdı. Çok üzüldüm; yaşı vardı, son yıllarında hastaydı. Tanışıp, sohbet etme imkanı bulduğum hatta birkaç kare fotoğraf çekindiğim biriydi. 2010
Gülse Birsel’den Çok Güzel Bir Yazı
Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip “Yatınca geçer”di, başın ağrıyorsa “Çocukların başı ağrımaz” denirdi, uykun kaçıyorsa “Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün” şeklinde konu halledilirdi!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, “Tembel”din ya “Yavaştan, sağlam sağlam
Bazen dolambaçlı, bazen sade, bazen anlamlı/anlamsız sorular sormuşlar lise ve orta okul öğrencilerine. Sonuçların içinden insanın yüzünde tebessüm yaratanları ise kitaba eklemişler.
Vakit geçirmek için elinize ala bilirsiniz. Cevaplar o kadar basit ki, insan bir anlık düşünüyor " bu çocuklar nasıl büyüyor." diye. Ara sıra ise küçük çocukların bu kadar bizden habersiz büyümesine şaşırmamak elde değil. Bir yerden sonra iş o denli cahilce ( bunun yerine koyacağım başka söz bulamadım. Kusura bakmayın) hal alıyor ki, "bizimle dalga geçiyorlar" dedim.
Ama kitabın basımının 1997`lerde olduğunu var sayarsak, bu durum hiç de şaşırılası görünmüyor.
Eğlence yönünden okunulması gerekse de ben, acı gülüşle okuyarak bitirdim.
Keyifli okumalar..
İstanbul da medeniyetler beşiginde Konstantiniyye Otelinin açılış davetine katilan iş adami,manken,yazar,doktor,hakim ve otel çalisanlari, patron Ergun bey, eşi Elmas hanim bu saydigim kisilerin gecmisleri ve gelecekleri yani kisaca hayat hikayeleri anlatilmis. Okurken kisiler size hic yabanci gelmiyor sanki çok yakindan taniyorsunuz gibi geliyor. Anlatilan olaylari okurken tipik Türkiye halleri ne olacak diye aci bir tebessüm birakiyor yüzünüzde. Yazar bu kitapta bana gore farkli bir anlatim da bulunmus tarihi olaylari ve kisileri anlatirken okudugunuzda nedemek istedigimi daha iyi anlayacaksiniz. Kitapta tek bir olay ve belirli bir karakter olmadigi icin merak uyandirmiyor bu yüzdende kitap yavaş ilerliyor. Ama anlatilan tarihi olaylardan bircok kisi ve olaylar ögrendim kendi adima soylemek istiyorum. Bana gore doyurucu ve ögretici bir kitapti evet kabul livanelinin diger kitaplari gibi sonunda ters köse yapacak bir konu degildi ama yinede tavsiye ederim herkese
Kitabım dün sabah gözyaşları içinde, saat 03:00 de bitti.. Elimden bırakamadım...
Etkisinden halen kurtulmuş değilim...
Son zamanlarda okuduğum en güzel aşk romanıydı diyebilirim... sürprizlerle dolu bir kitap, sonunu asla tahmin edemeyeceksiniz... tam bir şok etkisi yarattı bende...
O kadar çok duyguyu bir arada yaşadım ki bu kitapta, zaman zaman çok kızdım, heyecanlandım, korktum, tebessüm ettim, içim acıdı ve göz yaşlarımı tutamadım...
İki kız kardeşin acı hikayesi, Kariyer uğruna dağılmış bir aile... saplantılı bir anne, kimsesiz çocuklar frown ifade simgesi ve ve ve ve ve .....
Daha bir çok şey yazmak istiyorum ancak okumayanlara haksızlık olmasın...
Harika bir anlatım...
Sevgili TC Gonca Çiftçiogulları gönlüne-yüreğine ve kalemine sağlık.. Bu okuduğum ilk kitabın ve diğer kitaplarını da hemen okumak istiyorum :)
Henüz okumamış olan arkadaşlara şiddetle tavsiye ederim... :)
Öyle Bir Bedel KiGonca Çiftçioğulları · Uğur Tuna Yayınları · 2014450 okunma
Bu gereksiz düşünce diyarını terk ettikten sonra, yüzünde ekşi ve bir o kadar da acı dolu bir gülümseme belirdi. Acımasızlığın ve çaresizliğin neden olduğu bir tebessüm... Sahip olduğu gam ve tasa, adeta yüzüne sabah rüzgârı misali kasvet üflüyordu.