YIKILMA SAKIN
Kötü şey uzakta olmak
Dostlarından, sevdiğin kadından
Yasaklanmak bütün yaşantılara
Seni tamamlayan, arındıran
Kapatıldığın dört duvar arasında
Sağlıklı, genç bir adam olarak
Neler gelmez ki insanın aklına
Sevinçli, özgür günlere dair
Kalmışur yüzlerce yıl uzakta
Onunla ilk kez öpüştüğün şehir
Acı zehir zemberek bir hüzün
Kalbinden gırtlağına doğru yükselir
Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın
Allah kar gibi gökten yağınca
Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın
Bu adam o adam gelip gider
Senin ellerinde rüyam gelip gider
Her affın içinde bir intikam gelip gider
Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın
Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi
Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ışıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın.
Adam güneşe dedi ki, "Ne kadar isterdim, ışığın hayatımın her gününe vursun!”
Güneş de adama dedi ki, “Lâkin yalnızca yağmur ve gece hatırlatır sana benim ışığımı.”
-Domacca şiiri, Çeviren Chevalle
Şimdi ben Atsız'ı incelemeye vakıf değilim. Bu kesin ve gerçek. Üstelik Atsız'a karşı şimdiye kadar ciddi anlamda önyargım vardı. Sebebi de Sabahattin Ali'dir. Sabahattin Ali ile ilgili Hıfzı Topuz'un kaleme aldığı Başın Öne Eğilmesin isimli biyografik hatta belki belgesel roman diye tabir edeceğimiz kitabı okuduğumda bu önyargı oluşmuş, İçimizdeki Şeytan ile de perçinlenmişti. Öyle ki Sabahattin Ali'nin bütün kitaplarını, şiirlerini okudum ve çok sevdim. O samimiyet, o çocuksuluk, romantik ve ayakları yerden kesik Sabahattin Ali'yi daima gördüm, kimi zaman kızdım ama şeytan tüylü olduğu için de sevdim. Ama hiçbir şeye tek taraftan bakma taraftarı değilim. Nihal Atsız'a dair pek bilgim olmasa da okuduklarımdan anladığım kendisinin içindeki romantik ve duygusal yanın dahi ayakları yere basan cinsten olduğu. Fikirlerini temellendirmiş, inanmış ve savunmuş. Kendisinden çekindim esasen. Atsız'ın hangi eserini okusanız sanki tamamlanmıyor onu tanımadan. Daima tanınmak istiyor gibi geliyor bana. Ruh Adam mesela onu tanımadan veya tanımak istemeden okumanın sonuç vermeyeceği bir roman. Şiirleri de öyle. Bazı şiirleri çok sertti, çok erildi ve kin doluydu. Bazı şiirlerinde de çektiği acıyı onunla beraber çektim. Ne tuhaf. Şiirinin biçimselliğini eleştirecek hakkım da bilgim de yok. Yorum yapmam doğru olmaz. Ben bana hissettirdiklerine bakarak ortalamanın üzerinde buldum. Belki ileride tekrar okur ve başka tatlar da alabilirim ama şimdilik ezberimde yalnızca birkaç satırlık şiiri kaldı. Tabii Atsız okumaya devam, burada bitecek gibi değil. Sıra Deli Kurt'ta.
Şiir nedir diye sorulduğunda herbirimiz okuduğumuz şaire bağlı olarak birbirinden farklı cevaplar vereceğiz muhtemelen.
Kimimiz için yabancı bir şarkıdır mesela ,ne demek istediğini anlamasak bile şiirde öyle bir ahenk kurulmuştur ki ruhumuzu yeni bir dünyaya taşır.Kimimiz içinse türküdür, dinledikçe düşünceleri deryasına götürür.
Kimimiz için
2022/145. Kitap: Bir Yaz Güzellemesi.
Afşar Timuçin'den okuduğum 11. kitap.
Bir Yaz Güzellemesi'nde; aşk, çocuk, insan, hayat, sevgi, ölüm ve özlem gibi temalara yaslanan şiirler var. Timuçin bu kitabıyla daha lirik bir söyleyişi yakalamış. Şiirlerin adlarının da çok titiz bir biçimde seçildiği görülüyor.
Kitaptan bazı
"Gelenler Adam'dı buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrın'ın yarattığı mahluk
İnsan mahluktan, Adam insandan çıktı
Tanrın'ın insanı yer ve içer
İnsanın Adam'ı düşünür ve yaratır..."
Geçen günlerde bu hainlerin babaları gibi taptıkları bir Adamın şiir kitabı geçti elime . Abuk sabuk bir şeyler, yazmış herif
"güneşi zaptedeceğiz! diye .
Yahu ne saçma şey. Güneşi zaptedeceklermiş . Yahu be salak herif, güneşi zaptetmek kim sen kimsin. Sen Güneş in Nasıl kızgın , yanar bir sey olduğunu biliyormusun? İşte bunlar insanı