Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Adem

Sabitlenmiş gönderi
Nasıl dünyada meseleler hâlâ çözülmemiş havada kalmış yorum bekliyorsa/ben de bekliyorum.
Sayfa 18 - Yapı Kredi Yayınları, 5.baskı, Mart 2018
Reklam
Adem
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları
Bir Ekonomik Tetikçinin İtiraflarıJohn Perkins
8.1/10 · 3.301 okunma
İnsan psikolojisi ya da sahip olma sürecinin kendisi, bir tüketim malına sahip olmanın yol açacağı mutluluğu engelleyebilecek belli bazı yönler içerir; ancak örneğin bir araba reklamı bu yönlerimizle asla yüzleştirmez bizi. Araba reklamı, söz konusu araca bir süre sahip olduktan sonra onu unutup yeni şeylere sahip olma arzusuyla yanıp tutuşacağımızdan kesinlikle söz etmez. Bir şeyi yüceltmeye son vermenin en hızlı yolu ona sahip olmaktır; tıpkı bir insanı yüceltmeyi engellemenin en hızlı yolunun onunla evlenmek olması gibi. Hepimiz birtakım başarılar elde ederek ya da belli bazı şeylere sahip olarak sürekli bir tatmin hissine kavuşacağımız düşüncesini taşırız. Hepimiz, mutluluğun dik ve yaman yokuşunu bir süre tırmandıktan sonra dümdüz ve uçsuz bucaksız bir platoyla karşılaşacağımızı zannederiz. O dik yokuşun sonunda sürekli bir tatmin bizi beklemektedir. Oysa bize şu hiçbir zaman hatırlatılmaz: zirveye ulaştıktan çok kısa bir süre, yeniden inişe geçecek, kendimizi yine endişenin ve arzunun yere yakın topraklarında bulacağız.
Sayfa 232

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ülkeye bildiğin format atılmış.
"Beni zengin yapan, toplumda edindiğim yer değil, kendi yargılarımdır, kendi yanımda taşıdıklarımdır... Yalnızca bunlar tam anlamıyla bana aittir ve elimden almamazlar." Epiktetos
Sayfa 133
Reklam
Rousseau'ya göre insanları zengin etmenin iki yolu vardı: onlara daha çok para vermek ya da arzularını sınırlandırmak. Modem toplumlar ilk bakışta ilk seçeneği gerçekleştirirmiş gibi görünmüşlerdi; ancak bireylerin iştahını sürekli tetikleyerek, başarılarını yetersiz kılmışlardı. Kendini zengin ve varlıklı hissetmenin en etkili yolu daha çok para kazanmaya çalışmak değildi belki. Bizimle eşit şartlarda yaşıyormuş gibi görünen ama zaman içinde bize göre daha zengin olan insanlarla aramıza (pratik ve duygusal olarak) mesafe koyabilmekti. Enerjimizi, daha büyük balıklar haline gelmeye çalışmak yerine, etrafımıza daha küçük yoldaşlar toplamaya yoğunlaştırabilirdik. Yan yana geldiğimizde kendi boyumuzun bize iç sıkıntısı yaratmayacağı arkadaşlar edinmeliydik.
Sayfa 73
Ego"muz ya da kendi kendimizi algılayışımız hava kaçıran bir balona benziyor: sönmemesi için sürekli sevgiye ihtiyaç duyuyor, hor görülmeler ve görmezden gelinmelerse onu pıs diye söndürebiliyor. İşin ilginç ve absürd yanı da bu: diğerlerinin ilgisi bizi doyasıya neşelendirirken ilgisizlik büyük bir yıkıma sürüklüyor. Bir iş arkadaşımız bize gönülsüzce selam verdi ya da ettiğimiz bir telefon yanıtsız kaldı diye dünyamız kararabiliyor. Ve biri adımızı anımsadı ya da bize mavi boncuk dağıttı diye hayat birdenbire yaşamaya değer olup çıkıyor.
Diğerlerinin ilgisi bizim için her şeyden önemlidir çünkü doğduğumuz andan itibaren kendi değerimizle ilgili bir belirsizliğin kucağına düşmüşüzdür zaten. Dolayısıyla kendimize olan bakışımızı belirleyen şey başkalarının bizimle ilgili ne düşündüğüdür. Kimlik bilincimiz bir arada yaşadığımız insanların yargılarına hapsolmuştur. Yaptığımız esprilere gülerlerse, eğlenceli bir insan olduğumuza inanmaya başlarız. Bizi överlerse nitelikli biri olduğumuzu düşünürüz. Ve eğer bir odaya girdiğimizde kafalar bize dönmezse ya da ne işle uğraştığımızı açıkladığımızcia yüzlerinde sabırsız ve ilgisiz bir fade belirirse kendimizi değersiz hissetmeye, kendimizden şüphe etmeye başlarız.
Sayfa 20
%32 (109/335)
Statü Endişesi
Statü EndişesiAlain de Botton
8.6/10 · 851 okunma
224 syf.
7/10 puan verdi
Beden Asla Yalan Söylemez
Beden Asla Yalan SöylemezAlice Miller
8.2/10 · 3.094 okunma
Reklam
Adem
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Bir Maskenin İtirafları
Bir Maskenin İtiraflarıYukio Mişima
7.5/10 · 1.051 okunma
15 yıl boyunca eroin bağımlısı olan bir gazeteci
Bağımlılık insanı zamana düşman eder. Hep beklersiniz. Sürekli, sonsuz bir zaman döngüsüne yakalanmış gibi bekler, beklersiniz. Acınızın bitmesini beklersiniz, uyuşturucu satıcısını, bir sonraki maaşınızın yatmasını, klinikte bir yer açılmasını, günün bitmesini bekler- siniz. Her şeyin bitmesini. Her iğneden sonra saat sizin aleyhinize işler, insafsızca, acımasızca. Belki de bağımlılığın en büyük kahpeliği, insanı her şeye ve herkese düşman etmesidir: Zamana, feryat eden ve kıvranan bedenine, üzüntülerini defedemedi- ğin arkadaşlarına ve ailene, başaramayacağını hissettirmekten başka bir halta yaramayan dünyaya. Hiçbir şey hayatı bağımlılık kadar acımasızca şekillendiremez. Hiçbir şüpheye yer bırakmaz, karar vermene bile izin vermez. Tatmin, mevcut uyuşturucu miktarına bağlıdır. Bağımlılık dünyanı yönetir.
Sayfa 137
Bir çocuk dünyaya geldiği zaman, ebeveyninden en çok ihtiyaç duyduğu şey sevgidir; yani şefkat, dikkat, ilgi, korunma, dostluk ve iletişim kurma isteğidir. Bunlar sağlandığı takdirde, bedenleri hayatları boyunca bu iyi anıları taşıyacaktır ve sonra yetişkinler olarak aynı sevgiyi kendi çocuklarına aktarabileceklerdir. Ancak durum böyle de- ğilse, çocuklar hayatları boyunca ilk hayati ihtiyaçlarının tatmin edilmesine dair bir özlemle baş başa kalacaklardır. Hayatlarının geri kalanında bu özlem, başka insanlara yönelik olacaktır. Buna karşılık, çocuklar "yetiştirme" adı altında ne kadar acımasız bir şekilde sevgiden mahrum bırakılır, yadsınır ya da kötü muamele görürse, yetişkin oldukları zaman -en çok ihtiyaç duyduklarında o sevgiyi vermeyen- aynı anne babaya ya da onların yerindeki kişi- lere o kadar çok bel bağlayacaklardır. Bu bedenin normal bir tepkisidir. Beden tam olarak neye ihtiyaç duyduğunu bilir, mahrum kaldıklarını unutamaz, mahrumiyet ya da boşluk oradadır, doldurulmayı bekler.
Sayfa 17
72 syf.
·
Puan vermedi
Babamın Yeri
Babamın YeriAnnie Ernaux
7.7/10 · 2.256 okunma
21,3bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.