Şimdi biraz da Şeytan’dan söz edelim, adı batasıca! Çünkü işin içinde onun da rolü var, adım gibi biliyorum bunu, hem de önemli bir rolü var diyebilirim. Şeytan’ ı iyi tanıyor sam, “İçgüdülerine güvenme, sezgilerinden uzak dur,” der o. Bizim insan kalmamızı ister - hem de insandan fazla insan. Düşüşe geçmişsen bunu sürdürmen için itici gücünü kullanır. Uçurumdan aşağı itmez seni - yalnızca kenarına dek getirir. Ve orada artık onun elindesindir, ne yapacağı insafına kalmış demektir. Ben iyi tanırım Şeytan’ ı; yollarımız çok sık kesişti onunla. Beceriksiz bir ip cambazı gibi ipte yürümeni keyifle izler. Ayağının kaymasına seyirci kalır ama düşmene izin vermez.
Daha kitabı satın almadan önce Stefan Zweig’in en sevdiğim ve beni en çok etkileyecek kitabının “Bir kalbin çöküşü” olacağını hissetmiştim. Hislerim beni yanıltmadı gerçekten öylede oldu.
Çok severek ve büyük bir keyif ile okudum çokta duygulanarak çünkü duygulanmamak elimde değildi.
Zweig bir babanın hissettiği duyguları çok net bir şekilde
İstemiyorum artık seni. Sen benim hayallerimin katilisin. Bıktım senin için gözyaşı dökmekten..
Çok mu çirkinim şerefsiz!
Çıkıyorum artık hayatından bak.!
Sen de uzaktan izleyeceksin beni..
Belki de bir gün karşılaşırız senle.
Adı batasıca İstanbul'da!
Hoşçakal!
Ben gidiyorum...