Ruh-u Ayn olan bir dosttan halimi anlatan bir şiir..
|| Reyhan Önal. Vapurun yanında martılar, ben tek Martıların yanında simit, ben tek Simitin yanında çay, ben tek Teklik çokluğun içinde yokluk Yokluk yalnızlık ile eşgüdümsel bir tavır Nazım Hikmet haklı: Hava kurşun gibi ağır. Bağırmak kolay değil sayın Ran Hele ki mesele kurşun eritmekse Payımıza kül olmak düşüyor kendi
Kitabın tamamı
TARHUN Bir tüccarın kızı olan Tarhun, ablalarına hiç benzemiyordu. Fereng, Sultan, Mahsan, Begüm, Moluk ve Anka’nın, yani tüccarın öbür altı kızının her birinin ayrı bir şımarıklığı, çeşit çeşit istekleri vardı. Bazen, onların gürültülerini, oyunlarını duyan mahallenin erkek çocukları sokağa fırlarlardı. Tüccarın kızlarının neşeli
Reklam
Bazen de öyle bir gün olurdu ki o gün (kapalı veya güneşli) onu ölesiye, içi boşalırcasına özler, bir kadından ziyade kasım rüzgârıyla savrulan ölü bir ağaca benzerdi. O an da öyle hissediyordu. Onu çağırmak, adını seslenip eve getirmek istiyor ve önündeki onsuz yılların düşüncesi içini kanatıyordu. Sonunda on saniyeliğine bile olsa böyle hissedilecekse aşk neye yarardı?
Sayfa 119Kitabı okudu
Ve büyü bozulur :))
"Oraya," dedi. "Eskiden hepimiz sıtmalanınca oraya giderdik." "Nereye?" "Dur, acele etme. Oraya ... Oranın altından bir çaygara kaynar. Dur, acele etme." Yanlarında bir kız çocuğu bitiverdi: "Hüyükteki nar ağacına,"dedi. Kadın kızın üstüne yürüdü: "Gözü çıkasıca," diye söylendi. "Böyle bağırarak her olur olmaz yerde o nar ağacından söz edilir mi, hey boyları devrilesice!.."
Kulağına doğru bağırarak çok hızlı gittiğini söyledim. Kafasını bana doğru çevirdi; "Ne yani, yarış yaparken yavaşlamamı mı istiyorsun?"
Sayfa 110Kitabı okudu
Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. Sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç senindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNİZİ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
Reklam
222 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.