"...
Sevgilim, sen beni son halimle hatırla
Dağları bekleyen o muhteşem sabırla
Ölümle sevişip tanımlarken hayatı
Acı çeksen bile, emzir onu gururla..."
Tüm samimiyetimle söylüyorum: Senelerdir bu alanın mutfağında çalışıyorum. Bu sorunlara yıllardır, akıl almaz bir yoğunlukla ve bitip tükenmeyen bir emek sarf ederek kafa yoruyorum. Bu sahada akla, mantığa, bilimsel ilkelere uyan tek bir tanımlama veya kriter görmedim. Travma sonrası stresi bile bozukluk sayıyor. Travma yaşanacak ama stres uygun gördüğü süreden fazla sürmeyecek. Sürerse bozukluk var.
Bu sektör öyle bir sektördür ki, belli nedenlere bağlı olarak gerçekleşen peş peşe ağlamayı dahi “ağlama krizi” diye tanımlar. Oysa küçük abdest bedenin, ağlama da ruhun deşaıj olma/boşalma yoludur. Peş peşe ağlamak anormal bir durum değildir. Peş peşe ağlama varsa peş peşe ağlamaya ihtiyaç vardır. Böyle bir ihtiyaç varsa peş peşe ağlamak son derece sağlıklıdır. Deşarjz olmaya duyulan yoğun bir ihtiyaç vardır ve bu yoğun ihtiyaç yoğun bir ağlama yoluyla gideriliyorduı'. Yoğun bir deşarj ihtiyacı alelade bir ağlama ile giderilebilir mi?
Seni karanlıkta unutmuşlar
Darılma sen, kamaşır mı körlerin gözü
Diken batırmışlar hep kanatlarına
Sonra yetmemiş ateşe vermişler
Sabret sen, ateş cennet olmadı mı İbrâhime
Seni kuyulara atmışlar
Ağlama sen, kirpikler şahit değil mi sana
Sürmüşler seni evinden, ev bildiğin her yerden
Sonra yetmemiş zindana koymuşlar
Sükut et sen, Yusuf sultan olmadı mı Mısır'a