gülmeyin bize gülmeden yaşamak ne ki
satranç oyunu mu ah onu bilmiyoruz
onu bilmiyoruz çok yazık gelin körebe oynıyalım
körebeyi bilir misiniz siz biz hep körebe oynarız
körebeyi bilir misiniz siz biz hep körebe oynarız
ve de hep ebe biz oluruz hep kör hep kör
çıngıraklı şeytanlar dolaşır hep her yanımızda
hep her yanımızda karanlıktır
görebilsek önümüzü azıcık
seçebilsek ardımızı tozdan dumandan
gürültüye gitmese kısa günümüz
kaygusundan geleceğin
ve geçmişin pişmanlığından
ah bir varabilsek o boyutlara!
Ah keşke, sevdiğimiz ruha doğru eğilip bir aynadaki gibi suretimizi görebilsek, kendimizi okuduğumuz gibi, hatta kendimizden de iyi, başkasını okuyabilsek! Şefkat ne kadar dingin, aşk ne denli saf olurdu!
Ah keşke, sevdiğimiz ruha doğru eğilip bir aynadaki gibi suretimizi görebilsek, kendimizi okuduğumuz gibi, hatta kendimizden de iyi, başkasını okuyabilsek! Şefkat ne kadar dingin, aşk ne denli saf olurdu!"
"Ah! Keşke sevdiğimiz ruhun üzerine bir ayna misali eğilip ondaki yansımamızı görebilsek! Ah! Keşke kendimizi onlarda okuyabilsek, hatta kendi içimizde yaptığımızdan daha iyi okuyabilsek!"
Birbirinin sevgisinden şüphe duyan sevgililere benziyoruz. İçimize düşen kurdu besleyecek ne çok şey var. Ne çok sebep, karşımızdakinden uzaklaşmak için. Güven tazelemek için söylenen sözler bile yeni yaralar açabiliyor. Yaralar uçuruma dönüşmemeli. Çünkü uçurum hakemlik yapamaz. Gözlerimizden öpemez uçurum. Uçurum sarılamaz bize. Elimizden tutamaz. Küslüğümüzden kimin kârlı çıkacağını bir görebilsek! Ah, bir görebilsek küslüğümüzden kimin kârlı çıkacağını!
Taş taş örmüştük surlarımızı, o taşları söküp birbirimize atamayız şimdi. Her yağmur yağdığında kokusunu içine çektiğimiz topraklarda hücum edemeyiz birbirimize. Gürültü sesi bastırır, oysa konuşmaya ihtiyacımız var. Konuşmaya ve birlikte şarkılar söylemeye. Konuşmaya ve birbirimizi can kulağıyla dinlemeye. Yanlışları dile getirmeyelim mi? Getirelim, fakat Kabil elindeki taşı kaldırdığında söylemiyordu. Taşın dili dönüyorsa söyleyecek bir şey kalmamıştır insana.
birdenbire bir kuş sürüsü havalanır gibi bir hüzün.
ah bir bilebilsek sınırlarını
ah bir görebilsek derinliğini
renkleri nereden gelir bu bıçak hüznün
dokusunda kaç bin yılın tortusu kanı
ah bir varabilsek o boyutlara
görebilsek önümüzü azıcık
seçebilsek ardımızı tozdan dumandan
gürültüye gitmese kısa günümüz
kaygusundan geleceğin
ve geçmişin pişmanlığından
ah bir varabilsek o boyutlara!
Kaderemiz hep kişiliğimizde, yani alışkanlıklarımızda, doğrularımızda yada doğru bildiklerimizde gizlidir. Geçmişimize iyi bakabilsek, nerede, ne zaman ve neyi sürekli tekrar ettiğimizi görebilsek bir falcı gibi geleceğimizi okuyabiliriz.
...
İnsanların kaderi de böyledir. Hep aynı motifi tekrar tekrar yaşayarak bitiririz ömrümüzü. Her tekrarda, bu sefer doğruyu bulacağımızı sanırız. Aslında, doğru, aynı motifi tekrar tekrar örerek değil, motifi değiştirerek bulunabilir. O motifi bir görebilsek, ah bir görebilsek. Sonra da kenarından da olsa az biraz değiştirebilsek, hayatımız ne kadar farklı olurdu.