" Öyle ya da böyle, artık yaşamayanların görüntüsünün, dokunuşunun ve sesinin bir yerlerde olması gerekir (hiçbir şey kaybolmaz...)."
Arjantin edebiyatının en çok ses getiren eseri karşınızda hatta öyle bir ses getirmek ki ben çok bile geç kalmışım Öncelikle bu eseri yazıldığı tarihi unutmadan okuyup değerlendirmenizi öneririm
Heyecanlı bir genç kadın okur, sokaktan geçmekte olan Jorge Luis Borges'e yaklaşıp "Bayım" diye sorar "Siz Borges misiniz?" Büyük yazarların en körü, hayatı boyunca o anı beklemiş gibi zarafetle tıslayıverir: "Zaman zaman küçük hanım, zaman zaman..."
Yine #jorgeluisborges in önsözüyle başlıyor kitap bu önsöz sayesinde yazarın çocukluğumda okuduğum #mobydick inde yazarı olduğunu, Melville'nin değişmez konusu yalnızlıktır;belki de tehlikelerle dolu yaşamının temel olgusu yalnızlıktı. Yazarın kitap başkahramanlarının çılgınlığı ve bu çılgınlığı çevresinde bulunan herkese bulaştırması onun kitaplarının vazgeçilmez öğesidir demiş Borges... Kitap için ne yazarım inanın bilmiyorum kitap bitti ama kafamda bıraktığı üzüntü ve soru işaretleri devam ediyor. Yazarın deyimiyle; varsayımların değil, tercihlerin adamı Bartleby'nin hikayesi bu kitap. Son derece etkileyici ve pasif direniş konusunun nadide örneklerinden biri. Yazarın hayatını ve işlediği konuları göz önüne aldığımızda Bartleby onun; paraya, yönetime, efendiliğe, otoriteye, itibara, popüler kültüre yani kısaca var olan düzene kişisel direnişidir diyebiliriz. Wall Street'de bürosu olan bir avukatın yanında bulunan üç katibe(Hindi, Kerpeten, Zencefil) rağmen yeni bir katip için ilan vermesiyle başlar. Üç katibin bu takma isimleri alış nedenleri kitapta çok güzel anlatılmış. İlan sayesinde Bartleby işe başlar. Hiç konuşmadan görevini yapar, bir gün avukat onu bir görev için çağırdığında "Yapmamayı tercih ederim" der ve köşesine çekilir. Neden her şeyi yapmamayı, istememeyi tercih eder? Soruların cevapları ve çok daha fazlası bu incecik kitapta sizleri bekliyor. Bir çok yerini çizdim bu muhteşem eserin ve mutlaka okuyun tavsiyemdir.
Ah Bartleby! Ah insanlık!
Katip BartlebyHerman Melville · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,3bin okunma
-romanlarından evvel iyi ki denemelerini okuduğum- hasan ali toptaş kitabı. borges, aynalar, tanpınar ve daha birçok ortak sesle geldi kitap. sonra kendiliğinden ve leziz bir üslupla, fark edip de kelimelere dökemediğim cümleler [örneğin: "yavaşlığın keyfi neden yitip gitti böyle? ah nerede şimdi geçmişin aylakları"]*, fark etmeyip geç kaldığım bir sürü yazar-kitap; "hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz, yazı hariç"* cümlesini doğrularcasına şaşkınlıktan mest olmuş bir vaziyete sürükledi beni. toptaş okumakta geç kaldığı yazarlara-kitaplara hayıflanıyor birkaç yerde. bense "edebiyatı kavramların içine sıkıştırıp onu bir çeşit kodlanmış araziye dönüştüren bazı anlayışlar"dan* böylesine uzak bir yazardan şimdiye kadarki uzaklığıma hayıflanıyorum.
Harfler ve NotalarHasan Ali Toptaş · İletişim Yayınları · 20141,988 okunma
İnsanın kendinden, yine kendine yolculuğu, Borges dayı ve kimliksiz kimliğini arayan nice Âdem(ler)in zaman ötesi mekânlarda döngüsel hikâyesi.
Kalemine bereket, Güray Süngü yapmış yine yapacağını.
Alengirli, ironik, absürd ve müphem içeriğine muzip üslubunu da katarak okuyucuya
“Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın “ diyor.
Belki de “Acı duymak ruhun fiyakasıdır” romanın gizli manifestosudur :)
Mana içre mana barındırıyor dayının boşuna Borges dayı olmayışı gibi.
“Aklın ötesine geçtim sanarsın ki,
Orası kalbin berisidir
O gitmeden insanın başından
Nasıl kalbine döneceksin”
İster günahların bağışlanmış öl, ister lanetlenmiş -diye fısıldadı kulağıma o gece Scarbo-, kefenin bir örümcek ağı olacak ve ben seninle birlikte örümceği de gömeceğim.
Ağlamaktan kızarmış gözlerle, "Ah, hiç olmazsa bana kefen olarak bir kavak yaprağı ver ki gölün esintisiyle içinde sallanayım," karşılığını verdim.
"Hayır," cevabını verdi alaycı cüce, "geceleri batan güneşin gözlerini kör ettiği sinekleri avlamaya çıkan bok böceğine lokma olacaksın sen."
"İster misin ki," dedim, ağlamaya devam ederek, "ister misin ki fil hortumlu bir tarantula beni yutsun?"
"Pekâlâ. Teselli bul o halde," diye ekledi. "Sarı benekli bir yılan derisinden şeritler olacak senin kefenin, seni bir mumya gibi ona saracağım."
"Ve seni duvara dayayıp ayakta yatıracağım Saint-Bénigne'in yeraltı mezarlarının karanlığında, araftaki çocukların nasıl ağladığını dilediğince işitebileceksin."
III. Deli
Öyle diyordum: Ah, bütün nesneler, bütün canlılar ve bütün düşünceler, kendilerine değen diğer nesneler, canlılar ve düşünceler kadar vardır, var olur. O kadar azdır ve çoktur. İlişkileriyle doğar ve ölürler.