Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün pek çoğumuzun kanıksadığı "Türk" takılı isimlendirmeler en fazla bir asırlık isimlerdir. "Türk Müziği, Türk sanatı, Türk medeniyeti" gibi... Osmanlılar çok geç devre kadar kendi edebiyatlarını veya müziklerini etnik bir isimle anmıyorlardı. Kendi edebiyatlarına "Türk", " Doğu" veya başka bir isim takmamışlardı. İlla bir sıfat vermek gerekirse sadece "Osmanlı" diyorlardı. Onun dışında onlar için edebiyat, "edebiyyât" veya "edebiyyâtımız" idi. Sıfatsız, takısız, tarifsiz, komplekssiz. Çünkü "biz" dediklerinde kimi kastettikleri onlar için açıktı. Fuzûli kadar dönme Ahmed Râsim, Dede Efendi kadar Ermeni Hamparsum, Ahmet Cevdet Paşa kadar Rum Sava Paşa... "Biz" dendiğinde içinde imanın, kulluğun merkezi olduğu bir kendilikten bahsedildiğini herkes bilirdi. "Türk" takısının ümmet anlamından kopup milliyeti ifade etmesiyle beraber medeniyetimize ait her şey de tevhid özünden uzakta tanımlanmaya başladı.
Sayfa 182Kitabı okudu
Ahmed Arif'in 33 Kurşun'u nereden gelir?
Türkiye ile İran sınırında zaman zaman meydana gelen sınır ihlalleri ve ‘koyun kaçırma’ olaylarını önlemek için halktan oluşan bazı çeteler kurulur. Bunlar da yapılan ihlallere karşılık verirler. Bu çetelerin kanunsuz olduğu gerekçesiyle Van valiliği, dağıtılması emrini verir. Ancak bu ihlallerden menfaat sağlayan Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel,
Reklam
Sizler Allah şahittir her şeyi yaptınız, hatta imkânsızları dahi yaptınız.
Tek bacağı üzerinde dikilen Ahmed Rasim’in gözlerinden yaş yağmur gibi boşanıyordu. Sarsılmaz iradesiyle kendini tutmasını beceren Eşref Bey, koltuk değneğine dayanarak yanına gitti; onu kucakladı. - Üzülme Ahmed Rasim; Uhud’da da perişan olmuştuk. Sonra onu birbirinden muhteşem zaferler takip etti. Biz canımız da dahil, herhangi bir fedakârlıktan sakınsaydık, üzülmen gerekirdi. Neyi yapabilecekken yapmadık? Allah, Peygamber davasından neyimizi esirgedik? Gözyaşları arasında Ahmed Rasim cevap verdi. - Evlâtlarım sana kurban olsun ya Kuşların Şeyhi! Bizler elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz. Ve sizler Allah şahittir ki her şeyi yaptınız, hatta imkânsızları dahi yaptınız. Neylersin ki kader boynumuzu büktü.
Sayfa 314 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
KARCIĞAR Makâmı - Mutluluk Arayışı
∙ "Bilmem ki safâ, neşe bu ömrün neresinde Şâd olsa gönül bârî biraz son nefesinde. Hâlâ elem-i yâre tehammül hevesinde Şâd olsa gönül bârî biraz son nefesinde." Karcığar Şarkı Bestekârı: Leon Hancıyan Güftekârı: Ahmed Râsim Usûlü: Türk aksağı ∙
Sayfa 241 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Neyzen sokakta çökmüş yere. Yalınayak. Bir çocuk yaklaşmış yanına: “Boyayalım mı?” Neyzen acımış.”İskarpinim yok,yüzümü boya.” Üç kuruşunu vermiş. Ahmed Rasim geçiyormuş orada. Neyzen’i görünce,”Bu ne ? Othello’yu mu oynadın?”diye sormuş. Neyzen’in cevabı düşündürücüdür: “Merhamet bazen insanın yüzünü kara çıkartır,üstad.”
Orhan Okay
Toplumumuzdaki vefa duygusuyla beraber Vefa Lisesinin ve Vefa semtinin özellikleri de kayboldu. Bize de galiba Ahmed Rasim'in hüzünlü şarkısını dinlemek düştü: Gözümde işve-nümâdır hayâl-i bîbedeli Acep vefada mı semti, acep acep nereli?
Reklam
.. yazı yazmakla, her an, başımıza dert açabilirdik! Asıl risk buradaydı. Eğer yazı yüzünden başımıza dert açılacak olursa, bu durum bütün hayatımızı etkileyebilir, onun yönünü değiştirebilirdi. O tarihlerde, gerçekten de, yazı yazmak riskli bir meşgale olarak telakki ediliyordu. Gazetecilerin başı dertten kurtulmuyordu. Niceleri hapislere girmiş, hayatları kaymıştı! Necip Fazıl Kısakürek’in Ahmed Emin Yalman’a yapılan başarısız suikast bahanesiyle hapse atılması o dönemin icraatındandır. Daha nice gazeteci, yazar yan baktı, çamura yattı bahaneleriyle içeriye alınmışlardı. Dolayısıyla gazeteciliğin, yazarlığın gerçekten de belalı sayılan dönemlerinden birinden geçiliyordu
BÛSELİK MAKÂMI - Aşk Sırkçlarını Açmak
"Dün gece bir bezm-i meyde âh edip anmış beni Varsın öğrensin nasılmış âh edip yâd eylemek Söz bu ya, bir başkasından çokça kıskanmış beni Anlasın neymiş seven bir kalbi berbâd eylemek" Bûselik Makâmında Şarkı Bestekârı: Şerif İçli Güftekârı: Ahmed Râsim Usûlü: Ağır aksak
Sayfa 277 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Ahmed Rasim'le bir defa karşılaştım.Heybeli adada deniz kıyısında bir meyhanede sabah rakısını içiyordu.Senelerden beri içimde birikmiş duyguları söylemek istedim.Kızarmış ve bulanık gözlerle bana baktı.Ve büsbütün başka şeylerden bahsetti.Yalnız bir ara beni dinler gibi oldu ve hemen arkasından:"Bestenigârımı sever misiniz?" diye sordu.Biraz şaşırmakla beraber "hem de çok..." dedim.Bilmem şaşırmağa hakkım var mıydı?Ben muharriri aramıştım karşıma musikişinas çıkmıştı.Müverrih de çıkabilirdi.
Sayfa 155 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Ahmed Rasim Albdülhamid devrinin meşhur merkez kumandanı Sadullah Paşa’nın Çemberlitaş’ta şimdi Evkaf Müdürlüğü olan konağında cariyelere gençliğinde musiki dersi veriyordu. Bu cariyeler arasında şairin çok beğendiği, güzelliği kadar istidadına da hayran olduğu Nigâr isminde çok güzel bir genç kız veremden ölür. İşte: Ben böyle gönüller yakıcı bestenigârım diye başlayan bu manzume, bestesi ile beraber bu genç kıza mersiyedir.
Sayfa 129 - Dergâh Yayınları - 39. BaskıKitabı okudu
71 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.