Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Affetmek!.. I-ıh!.. Kötüleri affetmek, iyilere kötülük etmek olur. Bu kötülüğe mutlaka son verilmeli. Yedi yıldır suçsuz yere yatıyorum; bir yetmiş yıl da suçlu yatsam ne çıkar?" Hüseyin Hoca çaresizdi. Sadullah'ın kendi içine kapandığını anlamıştı. Zihninde fırtınalar esiyor olmalıydı. Kimseyi yardıma çağırmıyor, kimsenin uzattığı yardım elini kabul etmiyordu. On beş gündür hapishanede tek konunun Sadullah oluvermesini şimdi daha iyi kavramıştı. Ülkücüler, akıncılar ve devrimciler; hepsi Sadullah için üzülüyordu. Hüseyin Hoca Sadullah'ı çözemeyeceğini, ağzından laf alamayacağını anlayınca Mehmet'i bulup neler olduğunu ona sordu. "Her şey bir ismi telaffuz etmemle başladı" diye anlattı Mehmet, "Asude. Asude Aslan!"
Sayfa 201Kitabı okudu
Birinci Viyana Kuşatması (1529)
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Osmanlı ordusu 10 Mayıs 1529'da İstanbul'dan Macaristan'a doğru hareket etti. Bu yıllarda dünya iklim dengesi değişmeye başlamıştı. Küçük buzul çağının başlangıcı olarak adlandırılan bu dönemde ya­ğış artmış, hava sıcaklıkları düşmeye başlamıştı. 3 Eylül 1529'da Osmanlı ordusu Budin önlerindeydi. Kısa bir kuşatmadan sonra 7 Eylül' de Budin tekrar Osmanlılar'ın eline geçti. Zapolya Budin'de yapılan bir törenle tekrar Maca­ristan tahtına geçirildi. Kanuni, Budin'den sonra yeni hedefi Viyana olarak belirledi. Kanuni hem bu yeni Kızılelma'yı ele geçirecek hem de Avusturya'nın Macaristan tehdidini ortadan kaldıracaktı. Bu­din'den hareket eden 120 bin kişilik Osmanlı ordusu 23 Ey­lül' de Avusturya topraklarına girdi. Birkaç gün sonra akıncı­lar Viyana önlerindeydiler. Karşılıklı hücumlarla ve kalenin surlarının yıkılması için patlatılan lağımlarla 15 gün geçti. Ancak havanın soğuk olması ve yağmur kuşatmayı olumsuz etkiliyordu. 14 Ekim günü Os­manlı ordusu Viyana'ya karşı büyük bir hücum gerçekleştirdi. Akşama kadar süren hücumdan bir netice alınamayınca ku­şatma kaldırıldı. Osmanlı ordusunun Viyana kuşatması 17 gün sürmüştü. Halbuki Viyana gibi bir kaleyi fethetmek için birkaç aylık mu­hasara yapılması gerekliydi. Ancak devamlı yağan yağmur ku­şatmanın devamına izin vermemişti.
Reklam
AKINCILAR Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!" Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan Bir gün yine doludizgin atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Bölgenin ilk sakinlerinin 1186'da Selahaddin Eyyubi tarafından Haçlı seferleri nedeniyle yerleştirilen Türk akıncılar olduğu kesindir. Daha sonraları 1400'lü yıllarda Mısır Kölemen Türk Sultanları da bölgeye 10 binden fazla Kölenedik ve Cenevizlilerden başka kimsenin olmadığı, bir tek Rum'un bile bulunmadığı tarihi bir gerçektir. Bölgeye "Maraş" isminin Osmanlılar döneminde adaya Anadolu'nun Maraş vilayetinden çok sayıda asker ve göçmen gönderilmesiyle verildiği de o dönemin nüfus kayıt belgeleriyle sabittir.
Köydeki hainlerin sayısı çok değildi ama anlatılanlar, akıncıların midesini bulandırdı. Birçok köyde, kasabada, çok olmasa bile, bunlar gibi satılıklar ya da gönüllü işbirlikçiler eksik değildi. Akıncılar bunlara “Müslüman gâvuru” diyorlardı. Teğmenin, bu çürümüş insanlardan dert dert yandığı bir yönetici, “İyi ki bu savaş oldu da ne durumda olduğumuzu anladık, bu hastalığın farkına vardık..” demişti, “yalnız köylerde değil ki, şehirlerde de hayli çürük var. Hele İstanbul yönetimi çürük dolu.
MS 843'te büyük bir Viking filosu, ,Fransa'nın Loire Nehri'nde yağmalamaya çıktığında, akıncılar işe nehir ağzındaki Nantes Katedrali'ni ele geçirmekle ve piskoposla bütün rahipleri öldürmekle başladılar.
Sayfa 250 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
71 muhtırası sonrası içe kapanan MTTB
12 Mart 1971 askeri muhtırası toplumsal alanın ideolojik mücadeleye açılmasına karşı askeri bürokratik elitlerin ver­dikleri bir cevaptı. Muhtıra, İslamcı hareketi de etkiledi. MNP muhtıranın ardından kapatılırken MTTB açık kalmasına kar­şın içe kapanmak zorunda kaldı.
Sayfa 318Kitabı okudu
Erken Cumhuriyet döne­minde düşünsel muhalefetin neredeyse tek imkanı milliyetçi­lik içi tartışma yürütmekti. Kemalist milliyetçi anlayış ve Tu­rancı anlayışın karşısında üçüncü bir milliyetçilik tanımı İs­lam'ı kültürel yönü ile Anadolu coğrafyasının bir parçası, dola­yısıyla "millet" tanımının bir parçası olarak kabul edecek mu­hafazakarlardan gelecekti. Türkiye İslamcılığının ilk teorik ma­nifestosu 1943'te yayın hayatına başlayan Büyük Doğu'da, Necip Fazıl Kısakürek'in kaleminden çıkacaktı. Necip Fazıl, ls­lam'ı milleti oluşturan bir kültürel unsur olarak meşrulaştıran muhafazakar anlayışı sahiplenecek ama aşacaktı
Sayfa 316Kitabı okudu
Akıncılar ve Erbakan!
Akıncılar hareke­tinin Erbakan ve Parti'ye duydukları sadakati genel olarak nite­leyecek ayrım ise "partili" olma ama "partici olmama" ayrımı­ dır. Akıncılar hareketini MSP Gençlik Kolları'ndan ayırt eden bu ayrımdır... Akıncılar hiçbir zaman partici olmadı dava adamı oldular.
Sayfa 281Kitabı okudu
Aynen katılıyorum!
Siyasete bend olmuş siyasetçiye biat etmiş adamdan hayır gelmez.
Sayfa 278Kitabı okudu
Reklam
1975 sonrasında kamusal alanın içinde olan bir İslamcı gencin tanışacağı üç kurum mevcuttur. Bunlardan ilki Milli Türk Talebe Birliği, ikincisi Milli Selamet Partisi, üçüncüsü ise Akıncılar Derneği'dir. Bu üç kurum bir ta­raftan hitap ettikleri kitle ve amaçları bakımından birbirinden ayrılır...
Sayfa 278Kitabı okudu
Türkiye'de 1969-1980 arası ortaya çıkan İslamcı gençlik ha­reketinin öznesi o ya da bu şahıs, o ya da bu dergah / cemaat, o ya da bu parti değildir. İslamcı gençlik hareketinin öznesi İs­lamcı gençlik kuşağının kendisidir. Özellikle 1979 neslinin temayül ve arayışları esas belirleyendir. İslamcı gençliğin bu dö­nemki asıl/belirleyici tavrı İslami olarak gördüğü ne varsa il­gilenmek, katabildiklerini bünyesine katmaktır.
Sayfa 268Kitabı okudu
Kemalizm ve halk!
Tek parti döneminde Kemalist kadrolar kendilerini bir top­lumsal harekete dayandırmamıştı. Toplumla kurulan ilişki da­ha ziyade bir öğretmen-öğrenci ilişkisi olarak dizayn edilmişti.
Sayfa 101Kitabı okudu
İslamcılar için kutsal devlet anlayışı!
27 Mayıs İslamcılar için hiçbir zaman bir soyut devlet karşıtlığına yol açmadı çünkü muhafazakar­ milliyetçi kimlik bir millet-devlet özdeşliğine dayanıyordu.
Sayfa 101Kitabı okudu
Dünya İslamcılariyla tanışma 1960 sonrası
1960 sonrasında Mısır ve Pakistan İslamcılığı tecrübesin­den gelen eserlerin Türkçeye tercümesiyle Türkiye İslamcılığı ilk defa İslam coğrafyasındaki belli başlı İslamcı fikir hareketle­riyle temasa geçmiş oldu.
324 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.