Din,sanatın en yüce buluşu olduğu için, sanatla sıkı ilişkisi rastlantı değildir. Ama artık tanrılar bizi bıraktıklarına göre, dinlerin kökenine, yani sanata geri dönmek zorundayız.
Şah Alaaddin Muhammed ve Cengiz Han 13. Yüzyıl Harzem İmparatorluğu
Bir ders vermenin tam zamanıydı ve Şah Muhammed'in bu dersi vermek için harika bir fikri vardı. Elçi olarak gelen Moğolların sakalları Şah ve yanındakilerin huzurunda yakıldı. Sakallar yanarken bayağı nahoş bir görüntünün ve aynı zamanda kokunun oluştuğu kesindir. Bazı kaynaklara göre ise sakalı yakıldıktan sonra Moğol elçisi öyle özensiz tıraş edilmiş ki az daha kafası kopuyormuş. Her neyse, insan, acaba Şah neden böyle yaptı, demekten alamıyor kendisini. Casusları, Moğolların "modern" bir ordu tarafından kolaylıkla durdurulabilecek sıradan barbarlar olduğundan emin miydi acaba? Acaba kazanacağından emin olduğu bir savaş mı başlatmaya çalışıyordu? Tarihte resmi bir bildirim yapılmadan savaşa girişildiği olmuştur. Şahın uyguladığı taktik ise Cengiz'i öfkelendirecek kadar aşağılayıcıydı. Yoksa Şah sadece eğlenmek mi istemişti? Elçiler acı ve aşağılanma içinde çığlık atarken Şah ve beraberindekiler katıla katıla gülmüştü. Ardından da elçiler kapı dışarı edilmişlerdi.
Bu kitaptaki kişiler, anlatılanlar, yaşanılanlar tamamen gerçektir :)
Okumanın üzerinden epey zaman geçti.
Bismillah deyip bi yorum ekleyeyim dedim. Bakalım aklımızda neler kalmış :)
Arzuhal iki bölümden oluşuyor.
I. Bölüm de İmam-ı Rabbani hazretlerinin hayatını anlatıyor. İlim ve Tasavvuf yolunda nasıl ilerlediğini.
II. Bölüm de ise Hace Alaaddin, Ömer ve Zühre isimli karakterlerimizin sıradışı hayatı
Adım, Hasankeyf. 12000 yaşındayım.
Benden önceki zaman hakkında hiçbir bilgim yok ancak, yaşadığım 12000 yıl boyunca gördüklerimi, tanık olduklarımı sizler, siz benim katillerim, hayâl dahi edemezsiniz.
Ölüyorum ben; öldürdünüz.
Sizler benim katillerimsiniz. Sizler medeniyetin, kültürün, tarihî mirasların düşmanı olan barbar bir