Arkama döndüm ki önüme geçmiş zaman
Ah ben kurdun gözlerinden
Yakmayı denemiştim büyük ateşi.
Sal halinde okyanusa açılmak düşlerinde
Ancak midye olarak saklamıştım inciyi
Neydim ben, ay sanatında yıldız kırıntısı mı?
Neyse ki önüme geçmiş zaman, neyse ki
Beynimden öğrenmiştim taşın ağırlığını
Herkes ötekine kapalı da ben açık
kadınlara karşı duyduğum sevgi benim için her zaman arındırıcı bir tapınma niteliğini korudu, hüznüm dikine yükselen bir aleve dönüştü hep , mavi göklere yakarıyla uzanmış bir el oldu.
"Doğmuş olduğum için kendimi bağışlamıyorum. Bu dünyaya gelerek, sanki bir gizeme saygısızlık etmiş, çok önemli bir antlaşmaya ihanet etmiş, tarif edilmez ağırlıkta bir hata yapmış gibiyim."
Bir gün öleceğim;
Kaçınılmaz bu.
Şaşılacak bir şey yok.
Ama tersine yaşıyorum
Ben, sizlere göre.
İşte bunun için;
Çözük saçlı ikindisinde
Yorgun bir günün,
Gölgeleri uzarken
Ölüvereceğim eskiden.
Benim gibi, çanı dilsiz,
Havı dökükler;
Yani siz giderken
Hüzünle dönenler,
Çatlak yüzleriyle,
Göçmüş aşkları,
Ayrılıkları simgelerler.
Çift yönlü bir zaman sürecinde,
Onlar eskiden ölürler.
Tersine yürüyor sözcükler. cümlelerin kuytusunda kaygan eşik boşluğa dökülmüş anlam. pürüzsüz dil. ayrıksı. yabanıl.
mürekkep
kokusu gecenin zifir. ay ışığında söz tutulması. kendiliğindenlik. senin gülümseyen yanın. ruh çölünde su birikintisi. onarılmazlığım bir dağın göğe ağışı. bilinci terk edişi bir kağıdın,
başını alıp gidişi
imgelere: caddelerde kan silenler. kurusıkı doldurulmuş tüfekler ayak izleri, ayak üstü ıhlamur kokan bir baharı içe çekmek ergen bir güzelliği hapsetmek çocukluğun arka bahçesine, başkalaşımı "ben"in. köke uzanan dal, geleceğe uzanan geçmiş hem gezgin hem yerleşik. hiçlikte buluşma. tozlu bir duygu içre.
kanla ve şarap arasındaki duyumsal bağ hem biçim hem içerik yazgısına karşı koyan zorunlu gerçeklik, göğün çatlağından, kalbin boşluğundan yeryüzüne sızan ışık,
isyankâr bir boyun eğiş
işbu şiirde aşk orgazmdır tanrının mirasından mahrum edilmiş.
Tozan alkan
Nef(E)s
Yusuf’un kuyusuna düşmüş dünya
Aşkın cemali ile hemhal
Göze almış her türlü mucizeyi
Hayat: anlam dehlizlerinde bir işaret
Hakikat tek, rakılar duble
Bu bizim
şarkılarımızdan biri:
Biz birbirimizi hiç görmediğimiz
ama birbirimize hiç sırtımızı dönmediğimiz sonsuz dağın
bir zaman aklından geçeceğiz.
Gölgelerimiz magmanın katılığından uzundur
Yaşam şuncağız bir şey işte
bir defter kalır gidenlerden
ayrı düştüklerimizden bir kitap
yıllar sonra aklına gelir de birden
bakarsın/kuytu dalında bir sayfanın
incecik izler vardır
diretmişliğimizden
hislerin adlandırılması, oldukça büyük bir şeyleştirme tehlikesi taşımaktadır. aşkla dolu olan kova, dörtte bir gram nefret, iki parça şefkat ve bir tutam melankoli. bir duygu büyük veya küçük, samimi veya yapay, yeni veya eski, daha çok veya daha az olabilir. burada da yemek listesi, yemeğin kendisi değildir, harita yaşam alanı değildir. şayet, haritanın özelliklerini yaşam alanınkiyle karşılaştırırsanız, dağlar düz, okyanuslar kuru, sahra kağıttan yapılmış ve dünya dikdörtgen gözükür.