Asli suç aramayandadır. Temsile göre tedbir alınır lakin takdir verilmez. Yağmurlu bir günde göğü seyretmek isteyen ıslanır. Bu ne göğün ne zamanın suçudur. Yağmurun vereceği zarara tedbir almak gerekir fakat yağmur düşürdü diye göğü sudan ibaret görmek kısıtlı bir zihniyettir. Bir konuda yargı sahibi olacak yeterliliği kendinde gören insan, o andan itibaren sorumludur. Kesin hükümler vermek, hakim olmak veya hakim hissetmek demektir. Sınırlı idrakla insan, hakim olmaktan ziyade şahittir. O an gördüğüne göre hareket edebilir ama bunu mutlak kabul haline getirirse hükümranlık kibrine kapılır. Kibrin her hali suçtur. İnsan, "Ben şu anın şahidiyim." diyebilmeli. Şu anın ötesine taşınan aksi ispatlandığı halde değişmez yargılar, insanı anlayış kısıtlılığı ve tünel görüşüne götürür. Pak bir görüntüye sahip olmamak her zaman bizim elimizde değildir. Böyle durumlarda ise görüntü berraklaşana kadar anı yaşamak gerekir. Bir fikre sahip olmak isteyense görüntüyü berraklaştırmakla yükümlüdür. Çamurda bulunan altını temizlemekten farksız değildir bu durum. İnsan, altına sahip olmak istiyorsa elini çamura sokmayı göze almalıdır. Elini kirletip kirletmeyeceği kişinin kendi aklına kalmıştır. İhtiyacı olan insan çamurdaki altından nasıl vazgeçmezse bilmek isteyen insan da aynı gayretle gerçeği aramalıdır. İbrahim Hakkı'nın dediği gibi, arif anı seyreder. Temsil üzerinden şu anla ilgili konuşma, tedbir alma, tercih yapma gibi unsurlarda beis olmamakla birlikte atılan her adımdan sorumlu hissedip gölgede kalan var mı diye bakmak gerekir. Aksi halde insan kendini gölgeye itecektir. Kendini tanımadan ya da tanımakla uğraşmadan geçen bir ömür de suçtur. Bu suçu işleyenler de kendi özlerini yanlış temsil ettikleri için kusurlulardır. İşte bu kusuru görüp de kabuğa düşman olmak esas suçtur.