Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bazı insanlara hatırlatmak lazım beyin akıl bunlar da Allah'ın lütfu hediyesi kullanın :)
Kehf Suresinde, fakirlerin gemileri zarar gördüğünde, hissedebildiğimiz tek şey adaletsizlikti. Ancak gerçekte bu zarar, yalnızca o teknelerin tamamen kaçırılmaması için yapıldı. Bu gerçeği öğrendikten sonra, zarar artık zararlı görünmüyor, bunun yerine açık bir nimet, büyük bir sorundan güzel bir çözüm ve çıkış yolu, kölelerini büyük bir kayıp ve yoksunluktan bu kadar proaktif bir şekilde korumak için Allah'ın bir lütfu. Zorluklarla, reddedilmelerle, terk edilmelerle, kalp kırıklıklarıyla karşılaştığımızda ve sık sık Allah'ın bunu bize neden yaptığını sorguladığımızda kendimizi son derece bunalımda hissediyoruz? Acı çektiğimizde rahatsız oluyoruz, işimizin ve geçim kaynağımızın kaybını sorguluyoruz, bir ilişkinin sonunda kalbimiz kırılıyor, kötü sağlıktan hüsrana uğruyoruz, bunların hepsinin aslında kılık değiştirmiş nimetler olduğunun farkında değiliz, bunların hepsi bizi daha büyük zararlardan koruyan merhametinin tezahürleridir. Evet o işi kaybettiniz, çünkü belki Allah'ın sizin için çok daha iyi ve ödüllendirici bir işi var, o ilişkiyi kaybettiniz çünkü Allah ömür boyu depresyonla yüzleşmenizi istemedi, sağlığınızı kaybettiniz ama belki sizi daha fazla günah işlemekten korudu. Tüm yoksunlukların zararlı olmadığını fark edersek hayat kolaylaşır, bazıları sizi daha büyük ve kalıcı bir şeyle kutsamak için Allah tarafından sizin için gerçekten yaratılmıştır.
Reklam
3. Şanı yüce Allah insanları, Zatını bilip tanımaları ve Zatına ibadet etmeleri için yaratmıştır. Onlardan istenen ve gerçekleştirmeleri emredilen gaye budur. O halde bunlarla ilgilenmek, kulun yaratılış sebebiyle ilgilenmek demektir. Bunları terk et mek ise yaratılış hikmetini zayi etmek ve yaratılış sebebini ihmal etmek demektir. Allah'ın, üzerindeki nimetleri kesintisiz ve lütfu her bakımdan büyük olan bir ku lun Rabbini bilmemesi ve O'nu tanımaktan yüz çevirmesi ise çok çirkin bir şeydir. 4. İmanın rükünlerinden biri, hatta iman esaslarının en üstünü ve esası Allah'a iman etmektir. İman ise kişinin Rabbini tanımaksızın sadece "Allah'a iman et tim" demesinden ibaret değildir, Aksine imanın gerçek mahiyeti, iman ettiği Rab bi tanıması, O'nun isim ve sıfatlarını bilmek için gayret göstermesidir. Tā ki kişi yakin derecesine ulaşabilsin. Kişi Rabbini bilip tanıdığı oranda iman sahibi olur. Rabbini tanıma oranı arttıkça imanı da artar, eksildikçe de o da eksilir. Kişiyi buna ulaştıran en kısa yol ise Kur'ân-ı Kerim'de yer alan yüce Rab bimizin sıfat ve isimleri üzerinde dikkatle düşünmektir. Bunun yolu ise şudur. Kişi Yüce Allah'ın isimlerinden bir ismi okuyacak olursa, bu ismin ihtiva ettiği anlamı kemaliyle ve bütün kapsamıyla Allah için kabul etmelidir. Bununla birlik te bunun zıttı olan şeylerden de O'nu tenzih etmelidir.
"Yüce Allah'ın bir lütfu ve ikramıdır, güzel bir ailede ve güzel bir aileye doğmak.."
Eger Allah'ın insanlığa bir lütfu olarak tarihin içinde gizli kudretler en umulmadik zamanlarda yeni doguşlar getirmese, geçmiş zaman bunun örnekleriyle dolu olmasa, insanlığın sonuna vardigimiz rahatlıkla söylenebilir .
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç
Mâide/54. Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse o zaman Allah, (sizin yerinize) kendisinin onları, onların da kendisini sevdiği, mü'minlere karşı gayet alçak gönüllü/yumuşak, kâfirlere karşı da oldukça onurlu ve sert bir toplum getirir ki onlar (her türlü gücüyle) Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu Allah'ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, (her şeyi) bilendir.
Reklam
Necm 39
Hakikaten (Allah'ın lütfu ve yapılan bağışlar dışında) insana, kendi çalışmasından başkası yoktur. 🤲🏻☝🏻
Mutarrıf b. Abdullah diyor ki: "Eğer ne zaman öleceğimi bilseydim, aklımı kaçırırdım. Ancak, Yüce Allah'ın kullarına en büyük lütfu, onların ölümden gafil yaşamalarıdır. Eğer gaflet denilen olay olmasaydı, insanlar yaşamaktan herhangi bir haz duyamaz, tat alamazlardı. Bunun için de aralarında pazarlar ve ticarethaneler kuramazlardı."
Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni.
Çocukluğumdan beri hep asker olmak istedim. Oldum da. Ama O'nun askeri olmak Allah'ın bir lütfu olmalı.
Reklam
Muhakkak kullar, hidayeti hak etmezler. Hidayet, başlı başına bir lütuftur. Bir insan, henüz Rabbine bile iman etmiyorken nasıl en büyük nimet olan hidayeti hak edecek bir ameli işleyebilir? O, hangi hayrı ile "Ben hidayeti hak etmiştim." diyebilir? Belki amellerle en fazla Allah'ın (c.c.) bu lütfu celbedilebilir. Ancak bu, bir hak etme değil, lütfetme olacaktır.
Sayfa 511
İnsanoğlunun gerek meccânen, gerekse çalışıp kazanarak nail olduğu bütün nimetler, Cenab-ı Hakk'ın bir lutfudur. Zirâ nimetleri yoktan var eden de, onlan elde etmek için kulun muhtaç olduğu istidat ve kuvveti ihsan eden de, Hak Teala'dır. Bu bakımdan insanoğlu, sahip olduğu nimetlerin, aslında sırf Allah'ın bir lutfu olduğunu hatırından çıkarmamalıdır. Bunların, günün birinde hesabı verilecek emanetler hükmünde olduğunun idraki içinde yaşamalıdır. Zira ayet-i kerimede: " Bizim sizi boşuna yarattığımızı ve tekrar huzurumuza döndürülüp hesap vermeyeceğinizi mi sandınız ? " ( 23/Mu'minûn, 115.) buyrulmaktadır. Dolayısıyla, sahip olduğumuz maddi ve manevi nimetleri kullanırken, tamamen serbest bırakılmadığımızı ve bunlan nzâ-yı ilahiye muvâfık bir şekilde kullanmak mecbûriyetinde olduğumuzu düşünmemiz icab eder. Rabbimiz diğer bir ayet-i kerimede de: " Nihayet o gün ( dünyada faydalandığınız ) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz . " ( 102 Tkasur, 8. ) buyurarak büyük hesabı hatırlatmakta ve mes'üliyetimizi vurgulamaktadır.
Sayfa 115 - Otto YayınlarıKitabı okudu
İnsan dünyada garip ve yalnızdır. Bu gurbet ve yalnızlık hissini özellikle hayatın ve memata döndüğü akşam saatlerinde, hayatın yokluğa döndüğü sonbaharda hissedersiniz. O yalnızlığı size ilahi bir teslimiyet, Cenab-ı Allah'ın varlığı unutturur. "Ey kulum sen benden geldin, yine bana döneceksin." Bu mühim bir lütuftur. Bu imtiyazdan nasipdar olanlar bu lütfu tüm insanlara eriştirmekle sorumludur.
" Allah'ın lütfu dışında kalan hiçbir yöne bakma" demiş Abdülkadir Geylani, ne de güzel söylemiş. Onun lütfundan başka sebeplere bağlanıp güvenme. Yalnızca O'ndan um ve O'nun dışındaki varlıklara yum gözlerini. O zaman nur, içinden dışına sızar. Tıpkı karanlık bir gecede karanlık bir odada bulunan mumun ışığı gibi. Işık, evin pencerelerinden süzülür ve dışarıyı aydınlatır. Kalk ve şu harabe evi onar. O'nun lütfunu istikamet belle. Nereye gideceğini biliyorsan bütün dünya sana yol verecektir inan. Sadece bir adım!..
İnsan hayatta elde ettiği başarılardan, kazandığı zaferlerden dolayı daima Allah'a şükretmeli; onları Allah'ın bir lütfu soyarak hiç şımarmamalı ve Allah'ı unutmamalıdır. Allah'ı unutarak bütün başarıyı kendisine mal etmek, İlâhî kudretle beşerî aczi bilmemekten ileri gelir ki büyük bir gaflettir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.