Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
'Mescit' sözcüğü 'tevazu ile eğilmek' anlamındaki secde etmek kelimesinden türeyen ve 'secde edilen yer' mânâsını ifade eden bir isimdir. Kur'ân-ı Kerim ve hadislerde Müslümanların ibadet mekânları 'mescit' olarak anılmıştır ki, bu adlandırma oldukça manidardır. Zira Allah Resûlü, "Kulun, Rabbine en yakın olduğu an, secde ámdır," sözüyle Müslüman'in ibadetinde secdenin ayrıcalıklı bir yeri olduğunu bildirmiştir.
Sayfa 291Kitabı okudu
Eba Hüreyre radiyallahu anh söyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e: "Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de, Allah sizi o yüzden hesaba çeker ve neticede dilediğini bağışlar, dilediğine de azap eder. Allah, her şeye gücü yetendir” (Bakara süresi(2), 284) anlamındaki
Sayfa 590 - Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Ebû Necih İrbâz İbni Sâriye radıyallâhu anh şöyle dedi: "Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğütten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı. Bizler: - Ey Allah'ın Resûlü! Bu öğüt, sanki ayrılmak üzere olan birinin öğüdüne benziyor, öyleyse bize bir tavsiyede bulun, dedik. Bunun üzerine: - "Size, Allah'a çok saygı duymanızı, başınıza bir Habeşli köle bile yönetici olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Benden sonra sağ kalıp uzunca bir hayat sürenler pek çok anlaşmazlıklar görecekler. O zaman sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-yi Râşidîn'in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid'atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid'at sapıklıktır" buyurdular.
Erkam YayınlarıKitabı okuyor
"Senin gündüzleri oruçlu, geceleri uyanık geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyorsun?" buyurmuştu. Ben de: - Elbette haber verilmiştir, yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine: - "Böyle yapma, bazı kere oruç tut, bazan tutma; gece hem uyu, hem de teheccüde kalk. Şüphesiz senin üzerinde vücudunun hakkı vardır, iki gözünün hakkı vardır, hanımının hakkı vardır, ziyaretçilerinin hakkı vardır. Şüphesiz her aydan üç gün oruç tutman sana yeter. Çünkü senin için her iyiliğin on misli karşılığı vardır; bu da bütün zamanının oruçlu olması demektir." Abdullah der ki: Ben artırdıkça iş aleyhime döndü. Sonra ben: Yâ Resûlallah! Ben kendimde güç ve kuvvet buluyorum, dedim. Buyurdular ki: "O halde Allah'ın Nebisi Dâvûd'un orucunu tut, daha fazlasını yapma. - Dâvûd orucu nedir? diye sordum. "Senenin yarısını oruçlu geçirmektir” buyurdu. Abdullah yaşlandıktan sonra: - Keşke Allah'ın Resûlü'nün gösterdiği kolaylığı kabul etmiş olsaydım, der dururdu.
Sayfa 518 - Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Ebû Hüreyre radıyallânu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Allah Teâlâ'nın hataları bağışlamasına ve dereceleri yükseltmesine vesile olan iyilik ve hayırları size açıklayayım mı?” diye sordu. Ashâb-ı kirâm: - Evet, (açıkla) ey Allah'ın Resûlü! dediler. Hz. Peygamber: - "Zor da olsa abdesti tam almak, mescidlere doğru adımları çoğaltmak, namazdan sonra gelecek namazı beklemek... İşte sizin ribâtınız (hudut gözcülüğünüz)" buyurdu.
Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Hz. Peygamber'in geçmiş ümmetlerden örnekler vermesi, onun eğitim ve öğretim yollarından biridir. Aynı türden hareketlerin ümmeti için açıktır. Genel bir kaide vardır: Geçmiş ümmetlere ait herhangi bir hüküm, Allah ve Resûlü tarafından nakledilince, bizim için de geçerlik kazanmaktadır. Bu "şer'u men kablenâ şer'un lenâ izâ kassahu'l-lâhu ve resûluh" şeklinde ifade edilir.
Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
118. Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde radıyallâhu anh şöyle dedi -Ey Allah'ın Resûlü! Hangi amel daha üstündür? dedim. "Allah'a imân ve Allah yolunda cihâddır" buyurdu. Ben: - Hangi (esir veya) köle(yi âzat etmek) daha faziletlidir? dedim. - "Sahiplerine göre en kıymetli ve bedeli en yüksek olanı" buyurdu. - (Cihâd ve köle âzâdını) yapamazsam? dedim. – “(Bir) iş yapana yardım edersin veya işini beceremeyenin işini görürsün" buyurdu. - Ey Allah'ın Resûlü! Bunlardan hiçbirini yapamazsam? dedim. İnsanlara zarar vermezsin. Zira bu da kendi kendine iyilik etmen demektir" buyurdu.
Sayfa 444 - Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Âişe radıyallâhu anhâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem, gece ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Âişe diyor ki, kendisine: - Niçin kendini bu kadar yoruyorsun, ey Allah'ın Resûlü? Oysa Allah senin geçmiş ve gelecek hatalarını bağışlamıştır, dedim. - "Şükreden bir kul olmak istemez miyim?" buyurdu.
Sayfa 404 - Erkam YayınlarıKitabı okuyor
NURLA HALKALANMIŞ SEVGİLİ...
Resûller Resûlü'nün mukaddes zâtında sakin ve durgun bir nur vardı. Bu nur ondan hiçbir zaman ayrılmazdı. Zira Allah, Sevgilisi'ni zâtî nuruyla halkalamıştı. Güneşin nuru güneşten ayrılmadığı gibi, İlâhî nur da mübarek zâtına perçinlenmişti. Bu husususiyeti onda tabiî bir hâldi. Bazen bundan üstün bir hâl Resûlü kuşatırdı. Bu kuşatıştan hususi bir müşahede doğar ve bu müşahede her zamanki görüşlerini aşardı. Bu nur ile kaplı olduğu zaman Hakkın kelâmını işitir, yahut vahy meleği inerek O'na Hakk'ın kelâmını getirirdi.
Sayfa 232 - 7.Levha, -Memuriyetimiz Mecburiyetimiz-, Temel Ölçü-Sır İdraki , İBDA Yayınları-Kitabı okudu
Bizlerin her daim aklımızda tutmamız gereken bir hakikat var ki; "Efendimiz'in (sas) yaşadığı hayat başlı başına zaten bir mucizedir. Büyük İslâm âlimi ibn Hazm (v.456/1064) bu hakikati şöyle ifade eder: "Allah Resûlu'nün (sas) sîreti, üzerinde düşünüp taşınana O'nu doğrulamayı kaçınılmaz kılar. O'nun gerçekten Allah'ın elçisi olduğuna, (yaşadığı hayat) şahitlik eder. Şayet Resûlullah'ın (sas) sîreti dışında başka herhangi bir mucizesi olmasaydı, o siret tek başna mucize olarak yeterdi."
Reklam
Allah Resûlü, namazın ne kadar kalabalık bir cemaat ile kılınırsa Allah'a o kadar sevimli olacağını ve o kadar çok sevap kazandıracağını bildirmişti." Bu rahmet kaynağından belli ölçülere riayet ettikleri takdirde kadınların da mahrum bırakılmamasını ümmetine tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştu. "Allah'ın kadın kullarının Allah'ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın. Ancak onlar da camiye koku sürünmeden gelsinler" Peygamber Efendimiz bu cami ve cemaat ortamından kadınlar kadar çocukların da istifade etmelerine özen göstermişti." Hatta annelerin çocuklarıyla beraber mescide gelmelerine engel olmamış, aksine cemaat içinde bir çocuk ağlaması işittiğinde annesini huzursuz etmesine engel olmak için namazı hafif kıldırarak anneye kolaylık sağladığını bizzat dile getirmişti. Cemaat ile namazın bereketini kavramış olan hanım sahabilerin de sabah namazında bile Peygamber Efendimizin arkasında saf tutmuş olmaları dikkat çekiciydi.
Sayfa 191Kitabı okudu
"Eşhedü Enla İlahe İllallah ve Eşhedü Enne Muhammeden Resûlullah" {Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun resûlü olduğuna şehadet ederim}
Sayfa 219 - Nesil- 588. BaskıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.