Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nuayman adında biri içki içmişti. Bu yüzden birkaç defa Resûlullah'ın (s.a.v) yanında ceza almıştı. Bunun Üzerine sahâbelerden biri, "Lânet olasica, ne kadar da içki içiyor!" dedi. Allah Resûlü (s.a.v) adamı uyararak, "Kardeşine karşı şeytana yardımcı olma" buyurdu. Bir rivayette ise, "Öyle söyleme. Çünkü o, Allah ve Resûlünü çok sever" buyurarak lânet okumalarını yasaklamıştır. ¹ Bu hâdise gösteriyor ki, belirli bir günahkara lånet etmek câiz değildir. ¹ Hâkim, el-Müstedrek, 4/382; Ahmed, Müsned, 1/438.
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde geçtiği üzere demiştir ki: "Allah Resûlü (sas) bir gün bana dedi ki: 'Ey Abdullah! Herhangi bir güçlükle, zorlukla karşılaştığında şöyle dua et, ben de bu duayı okuyorum: 'La ilahe illallahu'l-Halimü'l- Kerim, Sübhanallahi Rabbi'l-Arşi'l-Azim, El- hamdullilahi Rabbi'l-Âlemin/ Halim ve Kerim olan Allah'tan başka ilah yoktur. Yüce arşın Rabbi her türlü noksanlıktan uzaktır. Bütün övgü âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur."
Sayfa 182
Reklam
Dünya malının çokluğu ile huzur bulunsaydı Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem] onu kendisi ve ailesi için mutlaka isterdi. Kimi zaman az şeylerle de mutlu olmalı. Azlık çokluk, varlık, yokluk biraz da kişinin bakışı ile alakalıdır. Dünyaya olan doyumu ile orantılıdır. Kimisi için az şeyler çok sayılırken, kimisi için ise çoklar az sayılmakta...
Hazret-i Âişe (radıyallahu anhâ), çocukluğunda, bir gün, arkadaşlarıyla karınca oyunu oynuyor. Tam o sırada yanların- dan Allah'ın Resûlü geçiyor. Karıncalar içinde bir de kanatlı at. Kainatın Efendisi soruyor: - Bu ne Âişe? -At. - Kanatlı at olur mu hiç? - Hazret-i Süleyman'ın atları kanatlı değil miydi? Allah'ın Sevgilisi, o yaşta bu dikkat, hafıza ve kıyas kuvveti karşısında tebessüm buyuruyorlar.
Fâruk-ı Azam Hazret-i Ömer (radıyallahu anh) der ki: - Allah'ın Resulü (Selâm üzerine olsun) sadaka vermemizi bize emrettiler. Bu emir, yanımda bir hayli mal bulunduğu bir zamana tesadüf etmişti. Kendi kendime dedim ki, bugün Ebû Bekir'i hayır yapmada geçeceğim; zira onu hiç bir zaman geçememiştim. Hemen koştum, malımın yarısını Allah'ın Sevgilisinin huzur-u saadetine getirdim. Kâinatın Tâcı sordu: -Ya Ömer, ailene ne bıraktın? - Bu getirdiğimin mislini bıraktım, ey Allah'ın Resûlü! Bu sırada Hazret-i Ebû Bekir geldi ve bütün malını Allah Resûlü'ne takdim etti. Ålemin Fahri O'na sordu: -Ya Ebâ Bekir, ailene ne bıraktın? Sıddik-ı Ekber, şu cevabı verdi: - Ben, onlara Allah'ı ve Resûlü'nü bıraktım! Ben içimden dedim ki, artık Ebû Bekir'i hiçbir şeyde geçemeyeceğim.
İmânın nurdan billûrlaşmış timsâli muazzez sahâbe Ukkaşe (radıyallahu anh) öyle cenk etti ki, elindeki kılıç paramparça oldu; kabzasına kadar indi. Ukkâşe hazretleri hemen Peygamberler Peygamberinin yanına koşup güdük kabzayı varlığın vücut hikmetine gösterdi. Allah'ın Resûlü, kendisine kalınca bir değnek verdi: -Al işte, bununla dövüş! buyurdu. İman arslanı Ukkâşe (radıyallahu anh) elinde değnek, yine küfür ejderlerine hücum etti. Sonuna kadar cenk. Bir de ne görsün? Elindeki kalın değnek pırıl pırıl bir kılıçtır. Peygamber mucizesi. Ondan sonra Ukkâşe Hazretleri hangi gazaya gittilerse, ellerinde hep o esrarlı kılıç. Onunla nice Allah düşmanını azâp diyarına gönderdiler.
Reklam
"Sizden hiçbiri ameli karşılığı cennete giremez." - Sen de mi ey Allah'ın Resûlü? "Ben de, ancak Allah Teâlâ'nın rahmeti beni kuşatmasıyladır."
Buhârî, Merdâ, 19.
"Cebrail yanımdan ayrılıp gitti, ben de uykudan uyandım; onun bana öğrettiği ayetler sanki kalbime yazılmıştı. Benim en nefret ettiğim şey. Kureyş halkının bana şâir veya mecnûn demesiydi. Sonra kendi kendime dedim ki, Kureyşliler olanı biteni asla duymamalı ve kesinlikle bana böyle bir söz söylememelidir; onlardan bu sözü duymaktansa, dağın en yüksek tepesine çıkıp, kendimi oradan aşağıya atmayı tercih ederim. Ben dağın başına çıkıp kendimi oradan aşağı atmayı düşünürken, semadan birinin bana: 'Ya Muhammed! Sen Allah'ın Resûlü'sün, ben de Cebrail'im' diye seslendiğini duydum. Başımı kaldırıp baktığımda, Cebrail'i insan suretinde gördüm." Bizim buraya bir kısmını aldığımız rivayetin tamamını İbni İshak zikretmiştir." İbni İshak, es-Sire (Zekkar), s. 120-121; Ibni Hişâm, es-Siretü'n nebeviyye 202.
Senin gündüzleri oruçlu, geceleri uyanık geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyorsun?" buyurmuştu. Ben de: - Elbette haber verilmiştir, yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine: - "Böyle yapma, bazı kere oruç tut, bazan tutma; gece hem uyu, hem de teheccüde kalk. Şüphesiz senin üzerinde vücudunun hakkı vardır, iki gözünün hakkı vardır, hanımının hakkı vardır, ziyaretçilerinin hakkı vardır. Şüphesiz her aydan üç gün oruç tutman sana yeter. Çünkü senin için her iyiliğin on misli karşılığı vardır; bu da bütün zamanının oruçlu olması demektir." Abdullah der ki: Ben artırdıkça iş aleyhime döndü. Sonra ben: Yâ Resûlallah! Ben kendimde güç ve kuvvet buluyorum, dedim. Buyurdular ki: "O halde Allah'ın Nebisi Dâvûd'un orucunu tut, daha fazlasını yapma. - Dâvûd orucu nedir? diye sordum. "Senenin yarısını oruçlu geçirmektir” buyurdu. Abdullah yaşlandıktan sonra: - Keşke Allah'ın Resûlü'nün gösterdiği kolaylığı kabul etmiş olsaydım, der dururdu.
1.500 öğeden 1.471 ile 1.485 arasındakiler gösteriliyor.