Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yirmi beşinci lema/ Altıncı Deva
"Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırap çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimi olsaydı ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevalin rüzgarları esmeseydi ve musibetli , fırtınalı istikbalde manevi kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle beraber senin hâline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize "Haydi , dışarı" diyecek feryadımızdan kulağını kapayacak. O bizi dışarı koymadan , biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden kalben onu terke çalışmalıyız."
ALTINCI DEVA Musibetin gitmesiyle månevi bir lezzet geleceğini gösterir. Çünkü "Elemin zevali lezzettir" diye, a elemli musibetler, zeval ile ruhta bir lezzeti irsiyet bıraktığını, gayet güzel haber verir mühim bir deväde Hatta bu devanın ehemmiyetindendir ki, telifatında iki kere aynı numara tekerrür etmesi ve öylece kaydedilmesi, ehemmiyetini isbat eder
Reklam
Hastalar risalesi,Altıncı deva
Ey dünya zevklerini düşünüp hastalıktan ızdırap çeken kardeşim, eğer bu dünya sonsuz olsaydı, yolumuzda ölüm bulunmasaydı, ayrılık ve yokluk rüzgarları esmeseydi, ve musibetle fırtınalı gelecekte manevi kış mevsimleri bizi beklemeseydi, ben de seninle beraber bu haline acırdım... fakat madem dünya bir gün bize "Haydi dışarı!" diyecek, feryadımızda kulağını tıkayacak, o kovmadan biz bu hastalıkların ikaziyle şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz o bizi terk etmeden dünyayı kalben terk etmeye çalışmalıyız...
Sayfa 293 - Ufuk yayınlarıKitabı okudu
ALTINCI DEVA
Ey elemden şikâyet eden hasta! Senden rica ediyorum, geçmiş ömrünü düşün; lezzetli, safalı günleri ve sıkıntılı, elemli vakitleri hatırla. Herhalde ya “Oh!” ya da “Ah!” diyeceksin. Yani kalbin veya dilin ya “Elhamdülillah, şükür!” ya da “Çok yazık, eyvahlar olsun!” diyecek.
Sayfa 10 - Ufuk YayınlarıKitabı okudu
ALTINCI DEVA
“ Fakat mâdem dünyâ bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan biz bu hastalıklar îkâzâtıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız. ”
Sayfa 25 - Diyanet İşleri BaşkanlığıKitabı okuyacak
ALTINCI DEVA
"Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsaid muhtelif maddelerden terkib edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!" kalbin kulağına gizli ihtar ediyor.
Sayfa 25 - DİB
Reklam
Altıncı Deva…
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırab çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevalin rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde manevî kış mevsimleri olmasaydı; ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize “Haydi, dışarı” diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terketmeden, kalben onu terke çalışmalıyız. Evet hastalık bu manayı bize ihtar edip der ki: "Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsaid muhtelif maddelerden terkib edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!" kalbin kulağına gizli ihtar ediyor.
Sayfa 334
ALTINCI DEVA
Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren.
Sayfa 252 - Envâr Neşriyat, 2016 - İstanbul, On Birinci baskı.Kitabı okudu
ALTINCI DEVA
Fakat madem dünya bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız.
Sayfa 252 - Envâr Neşriyat, 2016 - İstanbul, On Birinci baskı.Kitabı okudu
ALTINCI DEVA (HAŞIYE2) Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırâb çeken kardeşim! Bu dünya eğer dâimî olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firâk ve zevâlin rüzgârları esmeseydi ve musîbetli, fırtınalı istikbâlde ma'nevî kış mevsimleri olmasaydı; ben de seninle beraber senin hâline acıyacaktım. Fakat mâdem dünyâ bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan biz bu hastalıklar îkāzâtıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız. Evet, hastalık bu ma'nayı bize ihtar edip der ki: "Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsâ'id muhtelif maddelerden terkib edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazîfeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!" kalbin kulağına gizli ihtar ediyor. Hem mâdem dünyânın zevki, lezzeti devam etmiyor. Hususan meşrû' olmazsa hem devâmsız hem elemli hem günahlı oluyor. O zevki kaybettiğinden hastalık bahanesiyle ağlama; bilakis hastalıktaki ma'nevî ibâdet ve uhrevî sevâb cihetini düşün, zevk almaya çalış.
Reklam
ALTINCI DEVA Ey elemden teşekkî eden hasta! Senden soruyorum, geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safâ günleri ve belâ ve elemli vakitlerini tahattur et. Herhâlde ya oh ya âh diyeceksin. Yani, ya elhamdulillah şükür veyahut "vâ-hasretâ, vâ-esefâ" kalbin veya lisânın diyecek. Dikkat et, sana oh elhamdulillah şükür dediren, senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir ma'nevi lezzeti deşiyor ki senin kalbin şükreder. Çünkü elemin zevâli, lezzettir. 0 elemler, o musibetler zevâliyle, rûhta bir lezzeti irsiyet bırakmış ki düşünmekle deşilse rühtan bir lezzet akıyor, şükürler takattur ediyor. Sana "vâ-esefâ, vâ-hasretâ" dedirten, eski zamanda geçirdiğin lezzetli ve safâli o hâllerdir ki zevâlleriyle, senin ruhunda dâimî bir elemi irsiyet bırakıp, ne vakit düşünsen o elem yine deşiliyor, esef ve hasret akıtıyor. Mâdem bir günlük gayr-ı meşrû' lezzet, bazen bir sene ma'nevî elem çektiriyor. Ve muvakkat bir günlük hastalıkla gelen elem, çok günler ma'nevi lezzet-i sevâbla beraber, zevâlindeki halâs ve kurtulmaktan gelen ma nevî lezzet vardır. Senin başındaki şimdilik bu muvakkat hastalığın neticesi ve içyüzündeki sevâbı düşün "Bu da geçer yahu!" de, şekvâ yerinde şükret.
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.