güçlü kuvvetli bir genç adam, açlıktan bitap bir halde, kaldırıma oturup elini gelip geçenlere açtı. dileniyor sonra yeniden gelip geçene el uzatıyor, dileniyor sonra yeniden gelip geçene el uzatıyor. açlık ve aşağılanma acısı içinde nasıl bu duruma düştüğüne dair acıklı bir şarkıyı tekrarlayıp duruyordu.
akşam olduğunda, ağzı ve dili kurumuş bir halde, avcu hala midesi gibi tamtakırdı.
kendini toparladı ve şehir dışına çıkarak bir ağacın altına oturdu. acı acı ağladı. açlık içini kavuradursun, şaşkın gözlerini göğe kaldırdı ve şöyle yalvardı; "ey tanrım! varlıklı insanlara gidip iş istedim ama onlar üstüm başım düzgün olmadığı için beni geri çevirdiler; okulun kapısını çaldım ama sevinmekten men edildim, çünkü elimde avcumda hiçbir şey yoktu. bana ekmek verebilecek her kapıyı zorladım ama ne fayda. umutsuzluk içinde dilenmeye başladım ama bu sefer de; 'gücü kuvveti yerinde ama tembellikten çalışmıyor bu, dilenmese iyi olur, dediler: dedi."
"ey tanrım! annem beni senin rızanla dünyaya getirdi. ama şimdi gel gör ki, dünya zamanından evvel beni sana döndürmeye çalışıyor."
derken yüzünün ifadesi değişti. ayağa kalktı, gözleri kararlılık içinde parıldıyordu. ağacın dalından kendine kalın ve ağırca bir sopa yaptı ve onu şehre doğru sallayarak; "sesimin yettiğince ekmek için yalvardım ama ilgilenen olmadı. Artık onu bileğimin gücüyle elde edeceğim! merhamet ve sevgi adına ekmek istedim ama insanlık kulak asmadı bile. şimdi onu kötülük adına almaya geliyorum!" diye bağırdı.