Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendi kendime ilk defa "ölümün şu alemde sade­ce bir amaç uğruna gerekli olduğu" keşfinde bulunduğumu san­dığım anların birindeyim. Hiçbir şey yapılamaz, hiçbir şey yapı­lamaz, hiçbir şey yapılamaz, hiçbir şey yapılamaz. Fakat, nedir bu kukla oyunu, benimle ne hakla alay ediliyor?
Umurumda sanki, düşlediğiniz yalanlar; Öfkeniz, insanlığınız harap etmiş sizleri, Erimiş kemikleriniz, etiniz; Silinmiş gitmiş, tütecek merhametiniz... Ah... sizi bayağılar, Gücünüz yok; öfkeniz ve inancınız, Oysa düşlüyorsunuz en yüksek umutları, Her düşünüzde bir ben ölüyorum, Bir de benim gibiler... İşte burada yürek, İşte burada silah; İşte burada mertlik, Çek kapını ve gel evime, dayan! Dövüşelim bir gün amansızca; ölümüne... Görsün her yiğit, amaç nedir, dava nedir, yaşam nedir, Anla ve bul beni, anla ve bul kendini. ...
Reklam
"Yaşamımda kendim olarak var olabiliyor muyum, ayna karşısında kendi yüzüme rahatlıkla bakacak bir seçim yapıyor muyum?" meselesidir sorumluluk. Korku temelli verilmiş sorumluluk uzun sürmüyor. Meseleye, "Ben niye ondan korkacakmışım, o benden korksun!" diye yaklaştığında ortaya bir sürü ilişki sorunları çıkıyor. Amaç hizmet değil, kim kimi korkutacak çekişmesine dönüyor. Korkutmaya meraklı kişinin en büyük korkusu nedir biliyor musunuz? Kendi yetersizliği ile yüzleşmek. Bir gün gelir de ondan korkmazlarsa ne halt edeceğini bilemez çünkü.
İnsanın bu hayatta bir amacı olmalı mıdır, eğer olmalı ise hayattaki en mantıklı amaç nedir?
"Benim tezim, bütün halkların, bütün kültürlerin birbiri hakkında önyargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu önyargı kelimeleri, yani Avrupa dillerindeki barbar, Japon dilindeki gaijin, Müslümanlardaki kâfir, Almanlardaki Ari olmayan gibi önyargı sıfatlarını kaldırabilirsek, amacımıza ulaşabiliriz. Amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: insanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din, milliyet, cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi birtakım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı." Salon profesörü alkışlamaya başladı. Güzel sözlerin insanlar üzerindeki etkisi büyük oluyordu ama bu düşünceleri salonun dışına taşımıyorlardı. Her türlü ayrımcılığı yapan insanlar, konferansta bu güzel sözleri alkışlamakta sakınca görmüyorlardı. Biraz sonra olağan hayatlarına geri döndüklerinde, gene "insana insan olarak bakmayacaklar", her türlü ayrımcılık ve nefreti körükleyeceklerdi. Neden böyle davrandıklarını açıklamak için sık sık "ama" diyeceklerdi. "Doğru ama" diye söze başlayıp, lafta savundukları ilkelere aykırı bütün davranışlarına mazeretler uyduracaklardı.
Reklam
Artık, çöküşle ilgili kehanette bulunmak veya sevindirici ih­timalleri tasvir etmek meselesi değil bu. Amaç er ya da geç çöküş gerçekleştiğinde buna hazır olmaktır. Nasıl bir isyan ol­ması gerektiğinin şeması çıkarmak da değil mesele. Mesele bu başkaldırı halinin kesintiye uğramaması, yaygın bir kanı olduğu kadar gençliğin içinde uyanan ani bir dürtü olmayı sürdürme­sidir. Nasıl hareket etmesi gerektiğinin bilincinde olan biri için, bir şemanın yokluğu engel değil fırsattır. Direnişçiler için işin özü şudur: İnisiyatifi elde tutmak. Bu noktada yaratılması gereken, ateşi canlı tutar gibi canlı tutulması gereken belli bir bakış açısı, belli bir taktik heyecan kalıyor geriye; bir kez doğ­duktan sonra (şimdi bile) tayin ediciliğini -daimi bir belirlenim kaynağı olduğunu- gösteren bir bakış açısı bu. Daha dün de­mode ve grotesk görünen belli başlı sorular zaten tekrar gün­deme geliyor; bu sorular değerlendirilmeli ama yapılması gereken bu sorulara kesin yanıtlarını bulmak değil sorulmaya devam etmelerini sağlamaktır. Bu soruların tekrar tekrar sorul­masını sağlamak Yunan başkaldırısının en büyük erdemlerinden biridir: Genel bir ayaklanma durumu nasıl isyana dönüştürülür? Bir kere sokaklar ele geçirilip polisler kesin bir yenilgiye uğratıl­dıktan sonra ne yapılmalı? Parlamentolar hâlâ saldırılmaya değer yerler midir? Yerel ölçekte iktidarı devir menin pratik anlamı nedir? Nasıl karar vereceğiz? Nasıl geçineceğiz? Birbirimizi nasıl bulacağız?
Sayfa 120Kitabı okudu
“Ama kıskançlığın amacı nedir? Gözlemleyebildiğim kıskanç kadın vakalarının çoğunda, amaç rakibin planlarını bozmak ve sevilen adamı yeniden kazanmaktır. Bu savaşta her şey geçerlidir, hiçbir çareye aşağılayıcı gözle bakılmaz. Sadakatsiz kocaya ya da âşığa duyulan tüm öfkeye karşın, kıskanç kadın kendisini nadiren şiddete ya da suça kaptırır.”
Sayfa 103 - Say yayınlarıKitabı okuyor
Ölmek zorunda olma gerçeği, önsel olarak, bütün hayatta kalma çabalarını nihai bir başarısızlığa mahkûm eder, ayrıca ölmenin zorunlu olduğunu bilmek, en görkemli insan projelerini bile küçük ve önemsiz içi doldurulmuş ve saçma bir hâle dönüştürebilir. Eğer " anlam" niyetin ürünüyse, eğer eylem amaç odaklı olduğu sürece anlamlıysa; o zaman yaşamın anlamı nedir?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.