Gerçek şu ki Türkiye'de 1946'dan sonra ABD etkisindeki Siyasal İslamcı ve bölücü Kürtçü hareketin fikir babası Necip Fazıl Kısakürek'tir. Evet, bu anlamda Necip Fazıl gerçekten de bir üstattır! O şiirin üstadı olmak dışında iç içe geçmiş biçimde birer Amerikan politikası olan Siyasal İslamcılık ile Kürtçülüğün de üstadıdır! İşin tuhaf yanı, bu ülkede, ömrünü Atatürk'e ve onun kurduğu Cumhuriyet'e saldırmakla geçiren İslamcı Necip Fazıl Kısakürek "milliyetçi", "vatansever" ilan edilirken; Kuvayı Milliye Destanı adlı şiirinde Kurtuluş Savaşı'na ve Atatürk'e övgüler dizen komünist Nazım Hikmet "Türkiye düşmanı", "vatan haini" ilan edilmiştir. İşte asıl bu çarpıklıkla yüzleşmek gerekir.
Sayfa 166 - İnkılap Kitabevi - Genişletilmiş 12. Baskı 2020Kitabı okudu
1697'de Fransa ve İspanya, Karayip Adası Hispanyola üzerindeki mülkiyet haklarını aralarında bölüştü. Fransız kısmı olan Haiti kahve, şeker ve pamuk ihraç ederek Amerika kıtasındaki en kârlı sömürgelerden biri hâline geldi; Fransız Devrimi sırasında özgürlük ve kardeşlik kavramlarının çıkarlarına ters düştüğünü anlayan beyaz sömürgeciler bağımsızlık istedi. 1791'de köle isyanı patlak verdi: Eskiden köle olan Toussaint L'Ouverture kabiliyetli bir isyan lideri olarak ortaya çıktı, köleliğin kaldırılmasından sonra Fransız yetkililerle birlikte çalıştı. Fakat Napolyon köleliği yeniden başlatmayı planlayarak 1801'de Haiti'ye asker gönderdi. Yeniden savaş çıktı ve L'Ouverture 1802'de yakalandı. Can kaybının artmasıyla Amerika imparatorluğu planlarından vazgeçen Napolyon, daha sonra Louisiana'nın satın alımında pazarlık etti. L'Ouverture'ün subaylarından biri olan Jean-Jacques Dessalines 1803'te galip gelip geri kalan beyaz nüfusu katletti. ABD başkanı John Adams, L'Ouverture'ü destekledi fakat ABD, Haiti'yi sadece Amerikan İç Savaşı sırasında resmî olarak tanıdı. Sonrasında yeniden toparlanan Fransız monarşisi, yeni kurulan ülkenin ekonomisi bozulduğu için zararının karşılanmasını talep etti.
Reklam
Amerika Birleşik Devletleri , himayesi altına aldığı devletlere "üçüncü halkayı" dayatır ve zaferden, her şeyden önce ekonomik kȃrlar sağlamaya bakar. 1944'ten itibaren Beretton Woods Anlaşmaları, doları altınla eşitleyerek ve günümüze kadar da olduğu gibi devam ettirerek, doların egemenliğini resmileştirmiştir. Bu tarihten itibaren,
Abolisyonistler (Kölelik Karşıtları)
Avrupa ülkeleri Aydınlanma Çağı'na kadar kârlı bir girişim olarak köleligi desteklediler. Fakat Targıç Mansfield 1772'de, Ingiliz ortak hukukunda hiçbir şeyin bu "iğrenç" uygulamaya izin vermediği hükmünde bulundu. Quaker'lar köleliğin kaldırılması için sesini çıkaran Anglo-Saksonların başında geliyordu, ayrıca serbest bırakılan köleler ve diğer siyahi aktivistler de etkili oldu. Parlamento köle ticaretini 1807'ye kadar, köleliğin kendisini ise 1833'e kadar yasaklamadı. Fransa kendi topraklarında köleliği Ortaçağ'da, imparatorluğun genelinde ise Fransız Devrimi'nden sonra kaldırdı fakat Napolyon ülke dışındaki topraklarda yeniden kullanıma soktu. İberya köleliğe çok daha uzun süre izin verdi, Brezilya ise 1888'e kadar uygulamayı sürdürdü. Afrika'daki birçok ülkede (özellikle Belçika Kongo'su gibi sömürge yönetimi altında olanlarda) yirminci yüzyılın ortalarına kadar resmî olarak kölelik vardı. Amerika bu uygulamayı Anayasa'sına dâhil etti fakat Abolisyonist bakış açısı sanayileşmiş kuzey eyaletlerinde daha popüler oldu. Harriet Beecher Stowe'un tartışma yaratan kölelik karşıtı romanı Tom Amca'nın Kulübesi 1800'lerin en çok satan kitabı oldu. Kölelik uygulamasına dair fikir ayrılıkları Amerikan Iç Savaşı'na yol açtı.
“Soy kırım" kavramını çok dikkatli kullanmak gerekir. "Silâhsız ve savunmasız bir toplumun bütün bireylerinin, hiç ayrım gözetilmeksizin plânlı bir şekilde ve silâhlı bir toplum tarafından tamamen yok edilmesi"ne soy kırım diyoruz. Dolayısıyla her savaşı, her öldürme olayını, her çarpışmayı soy kırım olarak nitelendirmek ne insaf ne de bilim ölçülerine sığar. A.B.D.'den tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy'nin dediği gibi "Herhangi bir savaşta sadece tek tarafın ölülerini sayarsanız, bu bir "soy kırım" gibi görünecektir. Meselâ Amerikan iç savaşında sadece Kuzey'in verdiği kayıpları incelerseniz, Güney'i; sadece Güney'dekilerin başına gelenlere bakarsanız da Kuzeyi "soy kırım" yapmakla suçlayabilirsiniz... Gerçekten de gerek Ermeniler, gerek se onlara çeşitli siyasî sebeplerle sempati duyanlar I. Dünya Savaşı sırasında öldürülen 3 milyondan fazla Müslüman Türk'ten hiç bahsetmezler.
Sayfa 13 - Sözde SoykırımKitabı okudu
"Onu bilemem," diye bağırdı Hedge, "Ama bu tepede neler olduğunu biliyor musunuz? Frank Zhang, senin bilmen gerek!" Frank irkildi. "Öyle mi?" "Ares'in oğullarından biri buradaydı!" diye bağırdı Hedge öfkeyle. "Ama ben Romalıyım... Mars demek istedin herhalde." "Her neyse! Amerikan İç Savaşı'nda ki önemli yerlerden birisi burası!" "Ama ben Kanadalıyım." "Her neyse! General Sherman, Kuzey' in lideri. Bu tepede durup Atlanta şehrinin yanışını izledi. Buradan denize kadar bir yıkım yolu çizdi. Yaktı, yağmaladı, talan etti... O bir melezdi. Frank satirden uzaklaştı." Şey, tamam, anlaşıldı."
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
296 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.