"Kalbim, resminin renkleriyle dans ederken, şiirlerim senin gözlerinden doğar. Senin sanatın, ruhumu sonsuza kadar sarmalar ve hayata bir anlam katar."
Yankılanan sessizlik,
Gözlerinde kaybolurum.
Yitik zamanın izinde,
Bir an için dururum.
Sonsuzluğun sırrını ararım, Kelimelerin yetersiz kaldığı yerde. Bir anlam arayışı içinde,
Karanlığın kucağında kaybolurum.
Güneşin ışığı bile bana yabancı, Gölgenin derinliğinde kaybolurum. Bir umut ışığı ararım,
Karanlıkta titreyen bir yıldız gibi.
Anlamın sırrını çözmek için,
Kelime denizlerinde yüzerim.
Bir çığlık arayışında,
Sessizliğin içinde kaybolurum.
‘Kelimelerin düğümünü çözmeye sonsuzluk bile yetmez. Sonsuz sayıda soru ve cevap uydurabiliriz; kelimeleri yan yana da getirebiliriz ve her defasında onlara bir anlam yapışır.’
Dostoyevski okumaya başladıktan sonra kendimde anlam veremediğim bir huzursuzluk başlamıştı. Sadece bende böyle olduğunu düşünüyordum ki bugün Cemal Süreya'nın şu sözüne denk geldim. "1944 yılında Dostoyevski'yi okudum.O gün bugündür huzurum yok. "
Kamp sakinlerinin rüyalarında en çok görülen şey neydi? Ekmek, pasta, sigara ve ılık banyo. Bu basit arzuların giderilmemesi, arzu giderici (wishfulfilling) rüyaların görülmesine neden oluyordu. Bu rüyaların işe yarayıp yaramadığı ayrı bir konudur.
1928 doğumlu, Kırgız, edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi Cengiz Aytmatov'un üç kısa öyküden oluşan kitabı...
Cengiz Aytmatov'dan okuduğum diğer bir çok kitapta olduğu gibi bu öyküde de savaşın yıkıcılığının sadece cephede olmadığını, belki kurgu ama gerçekte olanlardan az bile anlatılmış olabileceğini düşünerek, bir kez daha okudum ve anladım. Üç öyküyü de beğendim ama en çok etkilendiğim "Asker Çocuğu"ydu. Üçüncü ve son öykünün sonda olmasının bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Okumak isteyenlere bırakıyorum bunu..
Dili açık ve anlaşılırdı. Bir günde bitecek kısa bir kitaptı. Okumak isteyenlere keyifli okumalar. Tavsiyem ediyorum..