...bir insanın benim zannettiğim gibi karşımızda meziyetleri, kusurları, tasarıları, bizim hakkımızdaki niyetleriyle (bir parmaklığın ardından bütün tarhlarını seyrettiğimiz bir bahçe gibi) açık seçik, kıpırtısız durmadığı; asla nüfuz edemediğimiz, doğrudan tanımanın mümkün olmadığı, hakkında, sözlerin ve hatta hareketlerin yardımıyla, hepsi yetersiz, üstelik de birbiriyle çelişen çok sayıda sanıya kapıldığımız bir gölge içinde kâh nefretin, kâh sevginin parladığını aynı gerçeklikle hayal edebileceğimiz bir gölge olduğu yolundaki fikri, bana ilk önce Françoise vermiş oldu.