Sonunda okuduğum ve çok beğendiğim enfes bir kitap. Oğuz Atay'dan sonra iyi bir şey okumamıştım. Üstüne okuduğumda hayal kırıklığı yaratmayacak bir roman bulmakta zorlanacakmışım hissi var içimde şu an.Teğet geçişlerin, anlatılmak istenirken anlatılmayanların sayfalardan akışı, Tutunamayanlar'ın göz kırpışı, 50lerde yazılmış bir romanın halen bunca hissedilirliği -hele ki bunca aylakken- ve karşılıklı asılmış iki resmin, aşk yanılsamalarının, başarılı psikolojik çözümlemelerin, kadın erkek farklılıklarının harika bir anlatımı...Yazmanın a,b,c'si gibi cinsellikten ayrıntılara, aşktan renklere, toplumdan gözlemlere, hesaplaşmalara, saçmalamalara ve hayata herşeyin katıldığı sağlam bir kitap.
Özellikle de yalnızlığı bir kez çıkarmanın kaçma isteğini getireceğini öngörüsü, günlükler, mektuplar.. İlk seni seviyorum'un savruluşunda bile farklılıklar, açıklanmayan ama bildiğimiz başka hikayeler..
Birbirine teğet geçen iki kahramanı biraz puslu biten bir aşkı, saplantıdan kurtulmak için yapılanları ve düşünmek için vakit kalmaması gereğini okumak harikaydı romanda..
Yusuf Atılgan'a saygı duyarken aylaklığın ancak aşkı aramak olduğunu düşündüm ya da aşkı aramanın aylaklık ya da herneyse anlamadım, anlamazlar...