Ortalama okur, modern okul sisteminin ve muhafazakar beğeninin bir ürünüdür. (Ayrıca ortalama Okur'un 19. Yüzyılın son yıllarında ortaya çıktığını da unutmamalıyız). Okumayı öğrenmekle nasıl okuyacağını öğrenmek aynı şey değildir. Ortalama okur okuduğu şeyde kendini ve kendi dünyasını bulmayı talep eder, yazar bu anlamda her zaman güncel olmalıdır. Ama aynı zamanda yazarın kullandığı biçim ve üslubun en az 100 yıl öncesinden kalma olmasını bekler. Ortalama okur deneyden nefret eder, yeniliklerin ise kendisini kandırmak için ortaya atılmış cinliklerden ibaret olduğundan kuşkulanır. Ortalama okur yazarın elini kolunu bağlar. Der ki: "Beni anlat ama şiirlerin kafiyeli olsun, romanlarında olay örgüleri ile donat. Süslü olma, zor da olma."
Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal
Baba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ay
youtu.be/sDj7-0kMAow?si=...
"Daha çok anlat” dedim.
“Hoşuna gidiyor mu?”
“Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız"
"Anlat onlara. Hakikati anlat.
Çocukların sorduğunda yalan söyleme.
Sihrin tehlikesini gizleme.
Gözleri açılırsa güçlü olur çocuklar.
Ancak o zaman kendi tercihlerini yapabilirler.
Ancak o zaman gerçekten özgür olurlar.
Anlat onlara. Hakikati anlat."
Mithat Cemal Cumhuriyet Gazetesi’nde Talat Paşa’yı bir şiirle selamlıyordu:
“Alnındaki ter bir vatanın döktüğü terken
Nabzındaki kan belki de bir nesle yeterken
En sonra şu bir torba kemik sen misin anlat
Biz dipdiri verdik seni bir devlete Talat.”