Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yanıma yaklaştı ürkek yüreğiyle bugün minnak bir yürek bana resmini uzattı; -Öğretmenim bize bu resmin hikayesini anlatır mısınız? annem dediki öğretmeninin daha çok bilgilidir bu konuda dedi. Ben resmi görünce istemsizce gözlerim doldu. Tabiki dedim anlatırım. Bir müddet düşündükten sonra Ali ile Zeynep iki kardeşlermiş bunların anne ve babası da
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Reklam
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
KAN PORTAKALI Doktor konuşuyor. İlk tümcelerden sonrasını duymuyorum artık. Adamın dudaklarına odaklanmış gözlerim, annemin korku bulamacı bir renge boyanmış yüzüneyse hiç bakamıyorum. “Akciğerin sol lobunda portakal büyüklüğünde kitle...” Portakal büyüklüğünde... Kan portakalı mı? Portakal bahçelerindeki tüm portakallardan nefret ediyorum o
Şafak Türküsü
Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma enne, Ağlama. Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim Şafak beklerdim Uzarken ellerim
Kuşlar Uçmayı Unutur Mu? Benim bir muhabbet kuşum vardı. Babam almıştı. Tahtadan bir de kafesi vardı. Anneannem hiç hoşlanmamıştı kuşun kafese hapsedilmesinden. Babama her gün söyleniyordu “Kuş kafese konmaz. Günah.” diye... Bazen de dönüp bana “Götür bu kuşu ormana bırak, uçsun.” diyordu... Babam kızar diye yapamadım hiç. Keşke yapsaydım. Eve
Reklam
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
Kadınlar konuşurken duydum. Babam da bir kötü kadın yüzünden gelmiyormuş artık görüşe. Benim geldiğimi duyunca sustular ama ben yine de duydum. Annem diyor ki, artık babamı sevmiyormuş. "Beni sevmeyenin canı cehenneme," dedi kadınlara. Ama sonra gece yine ağladı. Ben anlamıyormuş gibi yapıyordum, ama bu sefer çok ağladı. Ben de sordum: "Anne, babamın canı cehenneme gitti diye mi ağlıyorsun?" "Bacak kadar boyunla her işe karışma!" diye azarladı beni. Eşyalarımı ortada bırakınca kızıyor bana, "Kazık kadar adam oldun hâlâ kıçını topluyorum!" diye bağırıyor. Sonra bir şey sorunca böyle tersliyor. Bacak kadar boylu kazık kadar adam nasıl olur İnci? Annem artık babamı sevmiyor diye çok üzülüyordum. Ama sevmiyorsa neden ağlıyor? Kadınlara, "Canı cehenneme," diyor, ama sizin kızlarla konuşurken duydum: "İçim yanıyor," diyordu.
Sayfa 30
'Filistinli Çocuğun Vasiyeti'
Bu vasiyeti yazmak nerden aklıma geldi bilmiyorum; Muhammed Dürre'nin okul yolunda terör devleti İsrail askerleri tarafından haince öldürülmesinden sonra annem korkup beni okuldan almıştı. O günden beri hiçbir şey yazmadım. Oysa okula gitmeyi, okuyup pilot olmayı o kadar çok istiyordum ki! Okulu bıraktıktan ve göğümüzü annemin duman dediği
176 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.