~ Amaçsız dua yaysız oka benzer ; Duasız amaç oksuz bir yaya benzer. - Ella Wheeler Wilcox / 13 ~ İnsanları yargılamadan önce dinleyip saygı duymayı öğrenmeliyiz. / 24 ~ Usta ne demektir? Usta bir şey öğreten değil, öğrenciye zihninde zaten bulunan bilgiyi keşfetmesi için ilham veren kişidir. / 25 ~ Dostlarının illa herkesin bakıp etkilendiği
Can YayınlarıKitabı okudu
Kıymet bilmek adına, böyle de olmak zorunda zaten.
Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmişler doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı, bir yazı, güzü, kışı oluyor işte.
Sayfa 59 - İş BankasıKitabı okudu
Reklam
Toprağın sarsıntısı denizin fırtınasına benzemiyor, büsbütün ayrı bir şey; denizde her zaman müteyakkız bulunuyoruz; deniz, biliyoruz ki insanoğlu için güvenilecek bir unsur değildir. Onu başından düşman olarak aldığımız için su bizde mukavemet, müdafaa ve zafer sevkitabii ve ihtiyaçlarını uyandırıyor... Halbuki toprak böyle değil; o insanlığın en güvendiği unsurdur. Saadetini, refahını, emniyetini ona bağlamıştır. Onu her zaman itaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lâkayt ve sakin görmeğe alışmışızdır. Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzeyen vahim bir hâli vardır. Onun için denizden gelen tehlike karşısında atik ve cesaretli kesilen insan, topraktan gelen tehlike karşısında maneviyatını kaybetmiş bir sürü şekline giriyor.
Bir insanı tanımak istediğimizde, onun hayat hikayesi, en derin, gerçek hikayesi nedir diye sorarız. Çünkü her birimiz bir biyografiden, bir hikayeden ibaretiz. Her birimiz, algılarımız, duygularımız, düşünce ve eylemlerimizle, ki bunlara konuşmalarımız, sözlü anlatılarımızda dahildir, bilincinde olmadan, içimizde sürekli kişisel bir anlatı kurarız, biz işte o anlatıyızdır. Biyolojik ve fizyolojik açıdan birbirimizden pek farklı olmasak da tarihsel açıdan, anlatı olarak her birimiz biriciğiz. Kendimiz olabilmek için kendimize sahip olmalıyız, hayat hikayemize sahip çıkmalı, onu kaybettiğimizde yeniden edinmeliyiz. Kendimizi "hatırlayarak", kendi içsel hikayemizi, anlatımımızı yeniden derlemeliyiz. Kişinin kimliğini ve benliğini koruyabilmesi için böyle bir anlatıya, süreklilik gösteren bir içsel anlatıya ihtiyacı vardır. Nitekim Bay Thompson'ın çaresizce hikayeler anlatmasının ve aşırı konuşkanlığının altında yatan neden, belki de bir anlatıya duyduğu bu ihtiyaçtır. Derli toplu sürüp giden bir içsel hikayeden yoksun olması onu anlatımsal bir taşkınlığa sürüklüyor. Bununla beraber bitmek bilmez hikayeleri, uydurmaları, mitomanisi de geliyor. Halbuki bir hikayeyi veya sürekliliği sürdüremediği, hakiki bir içsel dünyayı koruyamadığı için, uydurma insanların, hayaletlerin yer aldığı yalancı dünyalarda geçen ve yapay bir süreklilik içindeki gerçekdışı hikayelere sürükleniyor.
Peki yaşam bekliyor mu seni? Anbean akmakta hâlâ yaşam. Sen zihninle o bir kare üzerinde uğraşırken ohooooo, yaşam olmakta bir yandan. Ama sen içinde yoksun. Ve düşün işte böyle bir an kaçtı, iki an kaçtı, üç an kaçtı derken... bütün yaşam kaçıyor, anlıyor musun? Sen yaşıyorum zannediyorsun ama 'An'da olan' olarak tanımlayacağım yaşamın içinde yoksun. Gerçek Mina'yı o an ile yani yaşamla birleştiremiyorsun. Var olamıyorsun! Sadece olanların üzerinde yazılmış hikayeler dizisine tepki veriyorsun. Zihninin yazdığı bir dizide sana verdiği başrol oyuncusu olarak hem oynuyorsun hem de o oynadığın filmi seyredip dövünüyorsun."
Deprem !!Allah yardım etsin cümlemize
Halbuki toprak böyle değil; o insanlığın en güvendiği unsur­dur. Saadetini, refahını, emniyetini ona bağlamıştır. Onu her zaman itaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lakayt ve sakin görmeğe alışmışızdır. Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzeyen vahim bir hali var­dır.
Reklam
263 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.