Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kuşkusuz bedenin yaratılışı büsbütün saçma ve anlamsız değildi.Ruhla birleştirlmesi amaçsız ve gereksiz olamazdı.
Bu dünya ile öte dünya, iki kuma gibidir. Hangisinin gönlünü yapsan diğerini gücendirmiş olursun.
Reklam
İbn Sînâ ve okulunun tanımladığı biçimiyle insan "düşünen canlı"dır (hayvân-ı nâtık); canlı olmak insanı tümüyle tabiata ait kılarken, düşünmek, farklılığına işaret eder.
Akıllar Nazariyesi
İslâm felsefesinin kurucuları sayılan Farabi ve İbn Sina kainatın yaratılışını akıllar (veya feyz ve sudur) nazariyesi ile izah ederler. Buna göre varlığı zaruri olan İlk'in (Allah) kendi zatını akletmesinden birinci akıl südur etmiş. Birinci akıl bir nevi melek olup madde ve cisimden münezzehtir; ikinci akıl varlık sayılır. İkinci varlığın İlk'i akletmesinden ikinci akıl, ondan da üçüncü akıl südur edip akıllar, başka bir deyişle, melekler zinciri devam eder. Nihayet on akıl meydana gelir. İkinci akıldan itibaren her bir aklın yanında bir de felek oluşur. Böylece on akıl, dokuz felek vücut bulur. Onuncu aklın adı faal akıl'dır ki Cebrail'e tekabül eder. Gerek bu akıllar, gerek felekler semavî ve ulvî varlıklardır. Madde dünyası bunlardan sonra başlar.
"Bilgisizliğin en kötüsüne , kendini bilmemeye düştük."
Sayfa 65
Hay, evreni başlangıçsız varsaydığında da, sonradan olma, yaratılmış varsaydığında da ulaştığı sonuçlar aynı olmuştu. Evrenin başlangıçsız ya da yaratılmış oluşu konusundaki kuşku ve ikircimi ulaştığı sonucu etkilemiyordu. Her iki durumda da cisim olmayan, ne cisme bitişik, ne ondan ayrı, ne cismin içinde, ne onun dışında olan bir Özne'nin varlığının zorunluluğu kesinlik kazanıyordu. O'na cisimden ayrı demek, cismin içinde olduğunu söylemek kadar anlamsızdır. Çünkü bitişiklik, ayrılık, içte ya da dışta bulunmak hep cisimlere özgü durumlardır. Söz konusu Özne, Yaratıcı ise bütün bu durumların üstündedir
Sayfa 116 - Yapı Kredi Yayınları, Beşinci Baskı Eylül 2004 [ISBN: 975-363-475-7]Kitabı okuyor
Reklam
Nihayet "felåsife"nin evrensel felsefenin gelişmesinde önemli bir ânı temsil etmediği, onların tüm işinin antik felsefenin mirasını Batıya aktarmaktan ibaret olduğu; felsefenin önemli hiçbir alanında veya sorununda özgün görüşler ortaya atmadıkları ve özgün buluşlarda bulunmadıkları iddiasının da doğru olmadığını kesinlikle
Sayfa 47 - 48Kitabı okuyor
Kartalların ikinci hayat öyküsü şöyle: Kartal 40 yaşlarına gelince gagası deforme olmuş, pençelerinin kavrama kabiliyeti zayıflamış, kanatları da ar­tık kendisini taşıyamaz derecede dökülmüştür. Bu durumda bir karar verecektir, ya yaşlandığını kabul ederek ölecektir veya hayata yeniden sağlık ve afiyet ile baştan başlayacaktır. Evet, kelimenin tam anlamı ile yapması gereken ya­şamak mı ölmek mi? Bu yaşam tercihinde olsanız siz ne yapardınız? Yaşamaya karar veren kartal, çok yüksek bir yer bulur, çünkü kendisine zarar verebilecek hiçbir canlı ulaşamamalı, güvende olmalı. Bu yeni yuva hazırlandıktan sonra, ilk iş olarak gagasını kayalara vurarak kırar. 3-4 hafta sonra yeni gagası oluşa­na kadar sadece meyve yiyebilecek, su içecektir. Gagası hazır olunca güçlü gagalarını kullanarak pençelerini kırar, söker, yeni pençelerin gelişmesi için 3-4 hafta daha bekle­mesi gerekmektedir. Kartal yeni pençe ve yeni gagasını kullanarak tüm tüyle­rini yolmaya başlar. Kartal 3-4 hafta sonra yepyeni tüyler ile ikinci yaşamına hazır olarak özgürlük uçuşuna başlar. Bu ka­rar kartala yepyeni bir 40 yıl kadar daha yaşama fırsatı verir. Şimdi bir karar verin, İbn-i Sina'nın dediği gibi yedikle­riniz ilaç, ilaçlarınızın yedikleriniz olduğu bir uçuşa geçin.
Said Nursî, "Eski Said" tâbir ettiği gençliğinde felsefede çok ileri gitmiştir. Garbın Sokrat'ı, Eflatun'u, Aristo'su gibi hakikatlı feylesofları ve şarkın İbn-i Sina, İbn-i Rüşd, Farabî gibi dâhî hükemâlarından felsefe ve hikmette Kur'ân-ı Hakîm'in feyziyle çok ileri geçmiş ve Kur'ân'dan başka halâskâr ve hakikî rehber olmadığını dava etmiş ve Risale-i Nur eserlerinde isbat etmiştir.
Sayfa 27
Ayrı yüreklerde bulunan ruhun durumu değişik kaplara bölünen bir suyun durumuna benzetilebilirdi. Bu nedenle ister bölünmüş, parçalanmış olsun, ister olmasın ruh hep aynı ruhtu. Ruha ilişen çokluk, bulunduğu yerlerin çokluğundan başka bir şey değildi.
Sayfa 100 - Yapı Kredi Yayınları, Beşinci Baskı Eylül 2004 [ISBN: 975-363-475-7]Kitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.