“(...) çok güzel kızlar varmış ve Kant'ı da su gibi okuyorlarmış diye söylentiler çıkarıyorlar, doğru mu acaba? Onları ne yazık ki karşıdan karşıya geçerken ve vapurda bacak bacak üstüne atarken ve piyasa caddelerinde gözlerini ilerde bir noktaya dikmiş yürürken göremiyoruz, nerede saklanıyorlar dersin, bak ben ortadayım, onlarda kim bilir ne
AYDINLIK Hiçbir vakit tam karanlık değil gece Kendimde denemişim ben Kulak ver dinle Her acının sonunda Açık bir pencere vardır. Aydınlık bir pencere Hayal edilecek bir şey vardır Yerine getirilecek istek Doyurulacak açlık Cömert bir yürek Uzanmış açık bir el Canlı canli bakan gözler vardır Bir yaşam vardır yaşam Bölüşülmeye hazır
Reklam
İki pencere açık kalınca cereyan, İki yürek açık olunca Aşk olur; ama sonuç değişmez: İkisinin de sonunda ‘üşütürsün’.
Oysa ben kaç yıldır,kaç acı eskittim..unuttum.. kaç ölüm gördüğümü, bir omzumun alçaklığı ondandır; taşıdım kaç kişinin kanayan tabutunu.... sen aklıma düşünce bir rüzgar duyarım ,dolar içime.. ve göğsümde bir pencere hızla çarpar. elde var hüzün.. açık kalmış yaraların dilini öğren dostum....
Ayın on dördü. Ayın on dördünü Pariste aç gezen gördü, dedi ki: Bu gece ay dibi kalay bir tencere gibi. Ayın on dördü. Ayın on dördünü Fatihli hırsız gördü, dedi ki:
Sayfa 138 - YKYKitabı okudu
Yarım bırakılmış romanlar, hep hayal hanesinde kalagelmiş tasarılar, bir küllük dolusu izmarit ve bir gün bir sabah rüzgârı değer diye açık bırakılmış pencere, burada nazenin bir adamın yaşadığını ispata yeter mi?..
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.