Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
NATO'ya giriş ve TKP tevkifatı Cem Eroğul, 1950'ler Türkiye'sinde NATO üyeliğinin milli bir mesele olarak görüldüğünü ve üyeliğe kabulün ne kadar büyük bir sevinçle karşılandığını şöyle anlatır: Bürokrasiden basına, siyaset adamlarından şartlanmış kamuoyuna kadar, memleketin belli başlı çevreleri ve onların ideolojisini güdenler misli
Reklam
Almanya tehlikeli bir ülkedir. Sosyalizm maskaralıklarının orada alıp yürümesi yarın Almanya’yı yeni gelişmelerin eşiğine atacaktır. Adolf Hitler durup dururken değil, büyük ve kültürel bir millete karşı İngiltere ve Fransa’nın ahmakça siyasetleri yüzünden ortaya çıkmıştı. Bugün de başka bir Adolf un, Adolf von Thadden’in başkanlık ettiği
Haymana'ya doğru ilerlemeğe bütün gayretleriyle uğraşıyorlardı. Top seslerigecenin ıssızlığında Ankara'dan duyulabiliyordu. O zaman Ankara'yı Kayseri'yenakletmek düşünülüyor. Mebuslar, büyük memurlar ailelerini çocuklarınıpeyderpey Kayseri'ye gönderiyorlardı. Ziraat Mektebi daha bazı müesseselerdahi Kayseri'ye göç
SONA DOĞRU Her türlü baskı ve mezalime rağmen ne Çarlar ne de Komünist rejim Türk illerini Ruslaştıramadı. Korkunç İvan'ın Altınordu devletini yıkarak o büyük imparatorluğu Moskova'ya bağlamasından itibaren Almanların teşvikiyle, Türk-Tatarları ya Hristiyanlaştırarak Ruslaştırmak, bu olmadığı takdirde ise Türk asıllıları yerlerinden
Kalın tomurcuklu taze yeşil afyon, çarşının her yanında satılıyordu ve bu, afyon kullanımının daha hafif bir türü olarak bol bol tüketiliyordu anlaşılan. Çocuklar bile kapı aralarında, köşe bu­cakta afyon tohumu yiyorlardı. İki üç çocuk bir araya geldi mi, ço­ğu zaman onların, aralarında, bu lezzetli nesneyi, yetişkinlere ya­kışan bir diğergamlıkla bölüştüklerini görürdünüz; bu işi yapar­ken hallerinde çocukça bencillikten eser yoktur, ama çocukça bir neşe ve canlılık da yoktur. Başka ne yapabilirlerdi ki? Daha erken yaşlarında, ne zaman ağlayıp da büyüklerinin kulaklarını tırma­lasalar, ağızlarına hemen bir avuç afyon tohumu tıkılıyordu. Ve böylece, büyüyüp de cadde sokak dolaşmaya başladıkları zaman, keyif düşkünlüğü, keşlik ve miskinlik çoktan bulandırmış oluyor­du dimağlarını.
Reklam