_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
_Freud ve Josef Breuer, nörotik semptomların, örneğin histerinin, gerçekte simgesel anlamları olduğunu fark ettiler. Bunlar da tıpkı rüyalar gibi, bilinçaltının dışavurum biçimleridir. _Breuer ile Freud’un Travma Kuramı’na göre, nörotik septomlar ve histeriler, travmalardan ve psişik hasarlardan ortaya çıkıyor ve bilinç dışında yıllar boyu
Reklam
Demlenip koyulaşan akşam, kayısı rengi ışık, tül misali incecik, yeşil-altın sarısı dünya, gerçek olamayacak kadar güzeldi.
Sayfa 104Kitabı okudu
Benim inandığım ve bağlandığım dava, ilk insan ve ilk yol göstericinin, dünyayı dolduran inkara karşı özgür inanç gemisinin kaptanı olan Hz Nuh'un, Ebedi Kurtuluş Sancağını uygarlıklar başkentine diken, ateş imtihanından geçmiş ve kurban şifası ile azapların zehrini eritmiş Hz İbrahim'in, toplumu yöneltecek altın kuralları sütunlar gibi ufkumuzda yükselten ve onları kıyamete kadar tarihin levhası olarak belirleyen Hz Musa'nın, ölüleri dirilten, ölü gönülleri diriltici soluğun sahibi Hz İsa'nın ve nihayet en büyük insan, en büyük yol gösterici ve insanlığa ışık tutucu, fiziği ve fizikötesini aydınlatıcı son Peygamber Hz Muhammed'in davasıdır.
Sayfa 10 - Diriliş Yayınları~Kitabı okuyor
Sonra Edain, bu yıldızı takip ederek derin sulara doğru yelken açtılar; Valar ise denizi günlerce sakin tutup, gün ışığını ve yelken rüzgarını eksik etmediler ki sular, Edain'in gözleri önünde dalgalanan bir cam gibi ışıldadı ve dalgaların köpükleri, gemilerinin pruvası önünde kar gibi aktı. Rothinzil ise öylesine parlaktı ki, İnsanlar sabahları bile onun batıda parlayışını, başka yıldızlar onun yanında duramadıkları için bulutsuz gecelerde bir başına ışıldayıșını izlerlerdi. Ve Edain, ona doğru gittiklerinde nihayet denizin sınırlarına varırlar ve ta uzakta, altın rengi bir pusun içinde titreşen Armağan Diyar'ı, Andor'u, onlar için hazırlanan toprakları gördüler. Sonra denizdeki yolculuklarına son verip, güzel ve bereketli bir ülkeye vardılar ve mutlu oldular. Buraya, Yıldız Tarafı, Elenna toprakları adını verdiler; ama Yüce Eldarin dilinde Númenórë, Anadûnê de dediler. Gri Elflerin kendi dillerinde Dúnedain adıyla andıkları halkın doğuşu böyle oldu: Numenóreanlar, İnsanların Kralları. Ama yine de, çok uzun yaşamalarına ve gölge üzerlerine düşene dek hiç hasta olmamalarına rağmen, llúvatar'ın bütün Insan ırklarının başına verdiği ölüm yazgısından kaçamadılar. Bu yüzden bilgelikleri ve ihtişamları artıkça arttı ve İnsan soyları içinde en çok İlkdoğanlara benzediler; Ortadünya'nın en uzun evlatlarından daha uzun boyluydular ve gözlerindeki ışık parlak yıldızları andırıyordu. Ama, kızları ve oğulları babalarından daha hoş ve güzel olmalarına rağmen, çocukları pek azdı ve sayıları çok yavaş artıyordu.
Sayfa 534 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Karanlıkta iki gölge, umutsuz, ağır alacakaranlıkta birbirine uzanıyor. Elleri birleşiyor ve ışık, yüz altın kupadan dökülen bir güneşmişçesine sel olup yayılıyor.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.