Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı
ÜÇ SORU
Yıldızlar uykudaydı. Ağaçlar , kuşlar, ırmaklar ve insanlar uykudaydı...
Bir de uzaktan bakıldığında eski bir yapıyı andıran, saray olduğunu anlayabilmeniz için bahçesine kadar gidebilmeniz gereken o yerde gözleri uyku tutmayan bir adam vardı. Başı ellerinin arasında gözleri yaşlı bir adam. Beynini kemiren sorulara cevap bulmaya
Oğlum okumayı öğrenecek, bütün o kitapları okuyacak. Oğlum yazmayı öğrenecek ve yazacak. Oğlum sayıları öğrenecek. Bütün bunlar bizi özgür kılacak, çünkü o bilgilenmiş olacak, bizler de ondan öğreneceğiz.
Hastayken, Mısır Çarşısından ot seçmek yerine, Sahaflardan kitaplar devşirmeğe bakmıştım. Henüz bu kitapları iyi, kötü diye ayırt edebilecek bir müdir fikir ölçüsüne de malik değildim.
Tasavvufa, Đİslâm mütefekkirlerne, evliya menkıbeleri.dit ne varsa... Kafamda tama-miyle posalaşmış; hurdalaşmış hale gelen Batı büyükleri bir tarafa; asıl Doğu ve İslâm büyükleri arasında benimkine benzer bir nefs muhasebesinden, fikir çilesinden geçmiş biri var mıdır diye bakıyordum. Diktiği gömleği aynı yerden defalarla söküp diken velînin:
— Nefsim benî bir şeyle meşgul etmeden ben, onu meşgul etmeğe bakıyorum!
Demesi... Ve başka bir velînin durmadan teşbih çekerken ne aradığını soranlara:
— Gafleti arıyorum!
Cevabını vermesi... Bunlarda halimi andıran pırıltılar görmekle beraber, sefil mevkiimi onların ulvî makamlarına yakıştıramıyordum. «Gafleti arıyorum!» sözündeki hikmete ve bu sözün belirtttiği ihtiyaca muhatap olacak, o anda ve bütün dünyada benden lâyık kimse bulunamazdı ama, onların Allah'a doğru uçuşlarındaki sıhhatli hali ile, benim, yine belki Allah yolunda; fakat parça parça edili-şimdeki hasta ifade nasıl birleştirilebilirdi? Bana, kemâl yolunda aklın iflâsını görmüş ve bu iflâsın yangını içinde kavrulmuş biri lâzımdı. Nihayet buldum:
Bu savaş, dedi, biraz durakladiktan sonra devam etti, bu savaş sadece cephede olmuyor, bütün hayata sirayet ediyor, herkesin ruhunu esir alıyor. Herkes savaştan konuşuyor, herkes düşmanı yenmek istiyor, hiç tanımadığımız, görmediğimiz insanların ölmesini istiyoruz...Artık edebiyattan,sanattan,müzikten konuşmuyoruz, eğer bu savaş olmasaydı şimdi Mösyö Lausanne bize Paris'te çıkan kitapları anlatacaktı. Yazarlardan konuşacaktık, edebiyat mahfillerindeki küçük dedikodulara eğlenecektik, son piyeslerden bahsedecektik...Bazen ruhumu kuruyor gibi geliyor bana, savaş sadece öldürmüyor, insanları ağaçlar gibi kurutuyorum da. Savaş insanların sonbaharı...Ölmeden önce kurudukları, kurumaya başladıkları mevsim