Onu sevmişti Selim Bey. Şişmanlığından, boğazına düşkünlüğünden, dökülmeye başlayan beyaz saçlarından belli olmuyordu değil mi onun da bir zamanlar sevdiği? Nazlı Hanım'ın uzun zaman peşinden koşmuştu evlenmeden önce. Şimdi bu söze de inanılmazdı, iki adım koşarsan nefes nefese kalırsın denilirdi ona. Fakat koşmuştu işte."
Elveda elveda yüreği kötülüklere baş eğmeyen çocuk...Elveda...
Çay boyunca yüzüp gittin çocuğum.
Şimdi ben sana yalnız şunu söyleyebilirim:
“Çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran göktür. Ve gök ebedîdir. İşte budur beni teselli eden. Bir başka tesellim daha var: İnsandaki çocuk
vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olmadan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi neler beklerse beklesin, insanoğlu doğdukça ve öldükçe, insanoğlu yaşadıkça, hak ve doğruluk denen şey de var olacaktır...
Sana, senin sözlerini tekrarlayarak veda
ediyorum: “Merhaba Beyaz Gemi, ben geldim!
Aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda
İçimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy
Birkaç köy sular altında.
Kalbimin doğusu,
Her resme güneş çizen bir çocuktu.
Gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda
Kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları.
Ölümün ötesinde bir köy vardı
Orda, uzakta, kalbimin en doğusunda
Şimdi bana
Çoban kızı , çoban kızı.Neden bana bakmadın ?
Saçlarına neden lotus çiçeği takmadın,?
Beyaz güller ayağını incitiyor, basma sen.
Bana acı , bana acı. Acıtma saf kalbimi,
Buruşturdun, parçaladın kalbimi..