Din dışında hiçbir şeyin karşılamadığı HAYATİ İŞLEVLER
Dinin en azından şimdiye kadar başka hiçbir şeyin, yani ne sanatın, ne bilimin, ne siyasetin veya felsefenin bu kadar başarılı bir biçimde karşıla­madığı bazı en temel, en hayati işlevlerini birkaç ana başlık altında ifade edebilirim: 1) Din, birinci olarak veya her şeyden önce insanın yaşama­sının, hayatını sürdürmesinin en temel koşulu olan toplumsallığı, yani insanın başka insanlarla bir araya gelmesini sağlamakta, yani toplumu kurmaktadır. 2) Din insana bilimin henüz ortaya çıkmadığı, çıkmasının da mümkün olmadığı çok uzun çağlar boyunca içinde yaşadığı dünya, bu dünyanın yapısı, işleyişi hakkında bilgi vermekte, onun bilgi ihtiyacını karşılamaktadır. 3) Din, toplumu kurmak üzere bir araya gelen insanla­ra, onu devam ettirmek ve geliştirmek üzere kendileriyle işbirliğine, iş­ bölümüne girmek ihtiyacında, zorunda oldukları daha başka insanlarla da barış ve güvenlik içinde yaşamalarını mümkün kılmak üzere hukuk ve ahlak kuralları, normları vermektedir. 4) Din, insanın sevdiği varlık­ları, yakınlarını kaybetmesi olayı ve kendisinin de bir gün öleceği bilinci karşısında hissetmemesi mümkün olmayan korku ve çaresizliğin yarattı­ğı depresyonu, travmayı önlemek üzere kendisine ümit verici bir gelecek sunmakta, acılarını ve hayal kırıklıklarını azaltmaktadır.
Sayfa 301 - Eksi KitaplarKitabı okudu
Yirminci yüzyılın sözde enformasyon toplumu, belki de önceki yüzyılların tüm toplumlarından daha zayıf bir belleğe ve tarih bilgisine sahip. Sansür ya da bilgi manipülasyonu yüzünden değil, işittiklerimizi, gördüklerimizi ve okuduklarımızı seçmemize izin vermeyen bir haber bombardımanıyla karşı karşıya bırakıldığımız için. O kadar çok haber var ki günlük yaşamımızda, adeta arka planda bir gürültü halini alıyor haberler. Tıpkı hızlı besin, hızlı seks, hızlı kültür gibi, hızlı haber de totaliter nirelikte. Çünkü insanları artık ayrım yapamayan duyarsız bir toplum olmaya yöneltiyor.
Sayfa 91 - İletişim Yayınları - 45. BaskıKitabı okudu
Reklam
BÜYÜK ALDANIŞ
Cahil bilgin olmak, şuursuz tahsilli kalmak, çok yüksek diplomaları ve gerçekten doktorluk, mühendislik, lisans üstü, doktora ve profesörlük gibi çok seçkin titirleri bulunan bir insan olmak; ama şuur, anlayış, bilgi, onu ve toplumu kendisiyle götüren zaman ve tarihsel hareketi belirleme karşısında sorumluluk hissetme bakımından sıfır olmak, kör ve sağır olmak. Bu büyük bir tehlikedir: Alim olmak ama cahil kalmak tehlikesi. Onun tehlikesi, genelde kişinin ilme doymakla birlikte fikri açlık hissetmemesi yönündendir.
Sayfa 10 - Fecr YayınlarıKitabı okudu
Atatürk'ün Öngördüğü Eğitimin Temel İlkeleri:
Atatürk'e göre eğitimden beklenen, öncelikle Türkiye'nin bağımsızlığına ve geleneklerine düşman ögelerle mücadele gereğinin öğretilmesi, eğitimin milli olması, bilime dayanması, yararlı, üretici, erdem, düzen ve disiplin sahibi insanlar yetiştirmesi, toplumu cehaletten kurtarması, bilgi ve ahlak seviyesini yükseltmesi, yetenekleri ortaya koymasıdır. 1924'te Samsun'da öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmada da "Cumhuriyet sizden, fikren, ilmen, fennen, bedenen güçlü ve yüksek kişilikli muhafızlar; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister" demiştir.
Sayfa 80 - Pegem AkademiKitabı okuyor
Bilgi ve enformasyondaki azlık pek çok durumda daha fazlayı elde etmemizi sağlar. Dışarıda bırakma ve unutmanın olumsuzluğunun üretkenlik sağlaması hiç de seyrek rastlanan bir durum değildir. Şeffaflık toplumunun ne enformasyonda ne de görüş alanında boşluğa tahammülü vardır.
Platon'un, Epistemoloji, Psikoloji, Etik ve Siyaset Felsefesi inşaası
İnsandan insana değişmeyen evrensel bir doğrunun varlığını da tesis et­ miş olacaktır (bilgi felsefesi veya epistemoloji). Söz konusu bilgi aynı zamanda bize insan doğasının gerçeğinin ne olduğunu, ona gerçek mutluluğunu verecek olan şeyin ne olduğunu gösterecekti (ruh bilgisi, ruh bilimi veya psikoloji). Böylece evren, varlık, insan doğası, insan ruhu hakkında edinilen hakikatler, bunların bilgisi sayesinde ahlaki değerlerin insan doğası zemininde evrensel geçerliliğini kanıtlama im­ kanı bulunacaktı (ahlak felsefesi veya etik). Bütün bunların sonucun­da toplum için konulması gereken doğru kuralların, adil yasaların ne­ler olması gerektiği tesbit edilecek ve bu kurallar, yasalar üzerinde ide­ al bir toplumu, ideal siyasal bir rejimi inşa etmek imkanı elde edilecek­ ti (siyaset felsefesi).
Sayfa 230 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
946 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.