Bilinç, bir geminin rotacısı ya da kaptanı gibidir. Gemiyi o yönetir. Motor odasındaki kişilere komutlar gönderir. Bu kişiler srayla kazanları, aletleri, ölçüleri vb. kontrol ederler. Motor oda￾sındakiler nereye gittiklerini bilmezler; sadece komutları yerine getirirler. Eğer kaptan pusulaya, sekstanta ya da diğer aletlere bağlı bulgularına dayanarak hatalı ya da yanlış talimatlar ve￾rirse, kayalara bindirebilirler. Kontrol ve sorumluluk kaptanda olduğu için, motor odasmdakiler ona itaat ederler. Kaptan ne yaptığım bilmek durumunda olduğundan, mürettebat onunla tartışmaz, yalnızca onun emirlerine uyar.
(Çin halkı) bunca hizmet ettiğini düşünmeden "Türk halkını öldüreyim, neslini yok edeyim" der imiş. (Türk halkı) yok olmak üzere imiş. Yukardaki Türk Tanrısı (ve) Türk kutsal yer ve su (ruhları) şöyle yapmışlar: Türk halkı yok olmasın diye, halk olsun diye, babam İlteriş Hakanı (ve) annem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup (daha) yükseğe kaldırmışlar muhakkak ki. Babam Hakan on yedi adamla baş kaldırmış, (İlteriş) baş kaldırıyor diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler (şehire) inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş (olduğu) için, babam hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları (da) koyun gibi imiş. Doğuya (ve) batıya sefer edip (adam) toplamış (ve) yığmış. (Sonunda) hepsi yedi yüz kişi olmuşlar. Yedi yüz kişi olup devletsiz kalmış, hakansız kalmış halkı, cariye olmuş, kul olmuş halkı, Türk örf ve adetlerini bırakmış halkı, atalarımın dedelerimin töresince (yeniden) yaratmış (ve) eğitmiş.
Sayfa 27 - Türk Dil Kurumu
Reklam
Zarlar kendi lehine geldiğinde utanarak kendisine, "Ben acaba hilekâr bir oyuncu muyum?" diye soranı seviyorum. Çünkü yenik düşmek ister o. Bir şey yapmaya başlamadan önce altın sözler saçanı ve her zaman söz verdiğinden fazlasını yapanı seviyorum. Çünkü kendi batışını arzular o. Gelecektekileri haklı göstereni ve geçmiştekileri kurtaranı seviyorum. Çünkü şu andakiler tarafından yok edilmek ister o. Yaralanınca bile ruhu derin kalabileni ve küçük bir olayla mahvolabileni seviyorum. Böylece köprüden karşıya geçebilmeyi ister. Ruhu dopdolu olanı ve bu yüzden kendisini ve içindeki her şeyi unutanı seviyorum. Böylece her şey onun batışı olur. Tini ve kalbi özgür olanı seviyorum...
Sayfa 26
Orhon Yazıtları
"Babam Hakan on yedi adamla baş kaldırmış (İlteriş) baş kaldırıyor diye haber alıp şehirdekiler dağa çıkmış, dağdakiler (şehire) inmiş, derlenip toplanıp yetmiş kişi olmuşlar. Tanrı güç vermiş olduğu için, babam hakanın askerleri kurt gibi imiş, düşmanları da koyun gibi imiş."
Sayfa 41 - KÜL TİGİN YAZITIKitabı okudu
Ankara, o zamanlar avuç içi kadar bir yer. Yenişehir'in can damarı A tatürk Bulvarı. Bulvarı bir baştan bir başa yürüdünüz mü sağa sola selam vermekten yorulursunuz. Herkes, herkesi tanır. İşte o "herkes", Sakarya Caddesi'ndeki Laz bakkaldan ya da Bulvar'daki Trakya mezecisinden alışveriş yapar; çocukları Pekpak Pastanesi'nin
Bu tavrı görmek için dağa çıkmaya gerek yok..
Türk halkını küçümsüyorlar. Yalnız, ırkçı motifler içermiyor bu küçümseme. Türk halkı, "faşist" ve "sömürücü" olarak niteledikleri "TeCe"ye karşı etkili bir muhalefet sergilemediği gerekçesiyle küçümseniyor. Buna bir türlü akıl sır erdiremediklerini söylüyorlar. Bir halk, nasıl olur da böyle bir rejime yıllarca boyun eğer, ses çıkarmazmış? Türk halkı için "koyun" yakıştırmasını yapanlara rastladım. Türk Solu için "işe yaramaz" diyenler, Türk aydınları hakkında, Kürt bölgelerinde devletin yaptığı zulme sessiz kaldıkları gerekçesiyle "onursuz" sıfatını kullananlar vardı. Aslında, bulundukları yerden bakarak, yani dağdan bakarak küçümsüyorlar Türk halkını. Dağda olmasalar Türk halkını küçümsemeye de hakları olamayacak. Türk halkından bir farkları kalmayacak da ondan. Başkaldırabilmiş olmanın onlara verdiği bir gurur burada rol oynuyor. Başkaldırabildikleri için Türkler'i geçtiklerini, onlardan bu yönleriyle üstün olduklarını düşünüyorlar.
Reklam
23 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.