Yüzünü bana çevirince iki büyük ve siyah göz dostça baktı.
- Çok içtim amca, dedi.
Ukalalık etmedim.
- İçmeli delikanlı, dedim, içince çok içmeli.
- Aşkolsun amca, dedi, sen de bizdenmişsin.
-Zamanında, dedim.
-Çok mu içerdin, dedi.
Altdudağımı üstdudağıma adam akıllı yapıştırıp sağ elimle havaya hafiften iki üç tokat salladım. Panco sen de yap böyle, ne demek istediğimi anlarsın.
-Belli belli amca, dedi. Suratında nur kalmamış.
Kızdım.
-Nurum içimde oğlum, dedim, içim pırıl pırıl. İçim aşkla dolu, dostlukla dolu, hiç olmazsa bu akşamlık. Sen bakma o yüzdeki nura. Yalancıdır, aldatır.
Bir içimlik suya ihtiyaç duydu. Ovaya baktı, bir yerden çıkan duman gördü. (Kendi kendine) “mutlaka orada insan vardır” dedi ve o dumana doğru yola koyuldu. Yaklaşınca orada uyumakta olan bir koyun sürüsü; kurulmuş bir çadır; asılmış bir köpek gördü. Hayret etti. Çadırın yanına kadar gitti. Çadırdan bir adam çıktı; ona selam verdi; Behram’ı
Arkadaşımın dostluğuna teşekkür ederek , gidip hemen tığ gibi bir Bursa bıçağı aldım. Doğrusu '' cart! '' diye insanın barsaklarını deşmesi hoş bişey değil. Cesedin muayenesi için morga kaldırılıp , barsaklarda besin adına bişey bulamayan doktorlara mahçup olmak da caba. Ne olursa , olsun bıçak koynumda sevine sevine eve gelirken iki polis üstüme