Birinci Hikmet: Sohbet-i Nebeviye öyle bir iksirdir ki, bir dakikada ona mazhar bir zât, senelerle seyr ü sülûke mukabil, hakikatın envârına mazhar olur. Çünki sohbette insibağ ve in'ikas vardır. Malûmdur ki: İn'ikas ve tebaiyetle, o Nur-u A'zam-ı Nübüvvetle beraber en azîm bir mertebeye çıkabilir. Nasılki, bir sultanın hizmetkârı ve onun
Tengri, Gök Tanrı
Yüce tanrının Moğolcası tengri’dir ve "Gökyüzü" anlamına gelmektedir. Çincedeki Tien hem "Gökyüzü", hem de "Gök tanrısı" anlamına gelmektedir. Tanrıyı ifade eden Sümerce kelime dingirin ilk anlamı göksel bir kutsallık idi: "açık, parlak". Babücedeki anu da aynı şekilde "Gökyüzü" kavramını ifade etmektedir. Hind-Avrupa yüce tanrısı dieus hem göksel üst kutsallığı, hem de kutsalı ifade etmektedir (örneğin Sanskritçede div "parlamak", "gün"; dyaus "gök", "gün" anlamına gelmektedir. Dyaus da Hind Gök tanrısıdır). Zeus, Jupiter de adlarında henüz göksel kutsallığın anısını muhafaza etmektedirler. Kelt tanrısı taramus (taran: "gökgürültüsü çıkartmak"), Baltık tanrısı Perkunas (şimşek) ve protoSlav tanrısı perun (örneğin Lehçede piorun'. "şimşek") özellikle Gök tanrılarının sonradan fırtına tanrılarına dönüşmelerini göstermektedir.
Sayfa 99 - Gece Yayınları, 1991, Çev: Mehmet Ali KılıçbayKitabı okudu
Reklam
Hind'in aleyhinde atıp tutanların başlıca dayanağı kastlar. Ama Britanya sömürgelerinde İngiliz 'le yerliyi birbirinden ayıran duvar çok daha sarp değil miydi? Amerikan zencisinin durumu paryanınkinden daha mı imrendirici?
Sayfa 22 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
[25. Ahmed el-Kadir-Billâh] Ardından amcasının oğlu Ahmed el-Kadir-Billah b. İshak b. el-Muktedir'in emirliği başlar. Devleti Bahâuddevle'nin oğlu Celâlüddevle ele geçirdi. Onun döneminde Rafizilerin sayısı iyice arttı. Anlatıldığına göre Sultan Mahmud Sebüktegin Hind diyarında müstakil bir sultan idi. Bağdat'a gelip el-Kadir-Billah'a yardım etti ve muhâlifleri kılıç zoruyla berteraf edip Rafizileri, zındıkları ve Mu'tezile mensuplarından birçok kişiyi astı. el-Kadir-Billâh dört yüz yirmi iki yılında vefat etti. Emîrliği kırk bir yıl sürdü.
Sayfa 166
Osmanlı da Köpeklere "sasani" diyorlarmış :D
Gerçekten, “ Burak” adı eski Osmanlı metinlerinde “ Barak” şeklinde yazılmaktadır. “ Barak” an’anesinin Osmanlılarda da yaşamış olması çok önemlidir. Ali Ekber’in “ Hıtay-nâme” adlı eserinin Tibet köpeklerinden bahseden kısmının Osmanlı tercümelerinde, bu köpekler Türkçe “ Barak” veya “ Burak” sözü ile karşılanmaktadırlar. Süleymaniye kütüphanesi Esat Efendi nüshası ise bu köpeklere “ Burak-ı Hindi” adını verir (s. 37 a). Yani, Hind Burak’ı demektir, öyle anlaşılıyor ki, Osmanlılar Tibet ile Hindistan’ı birbirine karıştnmışlaıdı. Türkçe tercümelerin, birinde ise “ İt-Barak” şeklinde bir yazılışı da gördük. Buna rağmen Ali Ekber, Osmanlıların bu köpeklere “ Sasani” dediklerimde ısrarla yazar.
Sayfa 563 - Türk Tarihi KurumuKitabı okudu
Kuzey Avrupa’nın gelişmesi geç olmuştur. Bu dünyanın Akdeniz dünyasına eklemlenmesi önemlidir. Tarihin bu aşamalarda değişim yönleri çok başkadır. Depremin merkez üssü Küçük Asya, İtalya, Yunanistan ve Mısır’dır. Bu hat İran’dan Hind’e kadar iner. Hind temasları çok dolaylı olan bir kıtadır; dünyanın geri kalanından Himalayalar ve güneyindeki Okyanus sebebiyle kopuktur. Bunların müsaade ettiği ölçüde Hind dünyası bu tarafla bütünleşmiş ve çok şey de vermiştir. Öyle ki özellikle belirttiğim gibi 12. asırda yaşayan Endülüslü müslüman, Kadı Ahmed, medeniyeti yaratan milletlere Hindlileri de katıyor.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.