Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fiziksel durumumuzun herhangi bir şeyin algılanışını etkilediğini biliyor muydunuz? Yorgun bir insan, aynı tepeyi iyi dinlenmiş birine göre çok daha dik görecektir. Açık alandaki bir yer, sırtında ağır bir çanta taşıyan kişi tarafından bunu taşımayana göre gerçekte olduğundan daha uzak görünür. Yahut bir piyaniste çalan eserler içerisinde kendisininkini fark edip edemeyeceğini sorun. Bu eser elektronik bir piyano üzerinde, kulaklıkları olmadan sessizce bir kez çaldığı yeni bir eser olsa bile, piyanist kendi çalışını fark edebilecektir. Kendi eserini dinlerken, gerçek bir çalma eylemine eşlik eden yüksek bedensel duyumları zihninde büyük ölçüde yeniden yaratacaktır. Kendisini dinlerken en yakın eşleşmeyi hissedecek ve böylece büyük ölçüde duyma yetisi aracılığıyla kendi bedeninde kendisinin farkına varacaktır.
Sayfa 99 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Güzelce bir piyanosu vardı; ama kafasındaki müzikle parmakları arasındaki fark tüyler ürperticiydi. İşin asıl kötü yanı, kendini piyano başında olmadığı her yerde piyanist gibi hissetmesiydi. Yıllarca ya piyanonun başında hayal kurdu, ya da plak çalarken orada oturdu. Tüm enerjisini hayallerle tükettiğinden olacak, geriye bir şey kalmıyordu. Yükselmek için yekindikçe bulunduğu çukuru derinleştiriyordu.Bildiği tüm renkler, gri, koyu kahverengi ve sarıdan ibaretti ( yenilginin tüm tonları). Bildiği tek kokuysa, yanık kokusuydu. İnançsızlıktan ve cesaretinden dolayı hiçbir şeyden, hiç kimseden kaçamıyordu-hep ortalıktaydı, en orta yerde…
Reklam
Ne hayatlar var
Genç Ludwig'in, kendisinden büyük, hepsi göz alıcı derecede parlak, az bulunur şekilde gergin, ve hepsi de homoseksüel dört erkek kardeşi vardı. Üçü sonraları intihar edecekti, Ludwig de hayatının sonuna dek intihar fikrine bir tılsım gibi yapıştı. Hayatta kalan diğer kardeş, bir konser piyanisti oldu, Birinci dünya savaşında sağ elini kaybetti. Ravel'in ünlü konçertosu da dahil, sol el için yazılmış piyano konçertoları ısmarlayarak kariyerine devam etti. Ama o diğer kardeşleri kadar parlak bulunmuyordu, en iyi piyanist olarak bile.
Pratik yapmak, herhangi bir bilgi edinmede ya da beceri geliştirmede önemlidir. Anders Ericsson, uzman performansının doğasını anlamamıza yardımcı oldu ve çoğu dünya standartlarında bir uzmanın -piyanist olsun, satranç oyuncusu, romancı veya sporcu olsun- yirmi yıl boyunca yaklaşık on bin saat çalıştığını buldu. Ayrıca başarılarının zekâ testleriyle değil, üstlendikleri ‘’kasıtlı pratik’’ miktarıyla ilgili olduğunu keşfetti. Önemli olan şu ki, insanlar çok çalıştıklarından başarılı olsalar da, ancak doğru yoldan giden kimseler gerçek birer uzman olabiliyor. Bir dizi farklı araştırmacı etkili pratiği aynı şekilde tanımlamaktadır. İnsan kendi kavrayış sınırlarını zorlayan, hata yapan, düzelten ve yine daha fazla hata yapan kişidir.
Hücre kendi içinde bir dünyadır, yalnızca sizin kendinizin mahpusluğudur o , uzak özgürlük dünyasıyla bağlantısı yoktur onun.
Reklam
"Sanki çok ömrümüz varmış gibi, beklemeyi öğretiyor hayat bize." The Piyanist/2002
Reklamcılığı aşırıya kaçmakla suçlamak, bir genci nişanlısına “senin gözlerin dünyanın en güzel gözleri” dediği için suçlamaya benzer. Aşk, çılgınlığını yitirse, biraz zirzop bir jimnastikten başka bir şey olmazdı.
Bir adam bir kadına rastlar, beğenirler birbirlerini, sevişirler ve ayrılırlar. Hayat bu. Bir adam bir kadına rastlar, beğenirler birbirlerini ve o andan itibaren, güüümm infilak. Maymun suratlı herif kendini Humphrey Bogart sanır, muşmula suratlı kadın da Lauren Bacall ayaklarına yatar. Ceplerinde bir kuruş para yoktur, tropik adalara giden ilk uçağa atlarlar. Hindistan cevizi ağaçları altında sevişirler. Mutludurlar, evlenirler ve bir sürü çocukları olur. İşte reklamcılık budur, hayati bir düştür.
Ajansın ilk kurulduğu dönemde, dünyanın en büyük ayakkabı satıcısı olan Madame Bata’ya bir kampanya sunduğumu hatırlıyorum. Trocacedero’daki konağında çaya davet etmişti beni. İlginç, orijinal yaşlı bir milyarder hanım bekliyordum, karşımda her şeyi anlamış altmış yaşlarında güzel bir kadın vardı. Taslaklarımda şahane ayakkabı fotoğrafları vardı, böyle İngiliz tablolarındaki ışık altında natürmort gibiydi ayakkabılar. O zamanlar sanat yönetmenleri bu tür tablolara hayrandı. “Delikanlı sizinle asla çalışmam”, dedi. “Ayakkabıcı ayakkabı satmaz. Güzel ayaklar satar…”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.