Yokluğun buz gibi soğuk
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,
../o sordukça taş olup susardı nedense ve öteki o sustukça sorardı ve rengârenk boncuk dizileri saçılırdı sonra yerlere, gözyaşları dökülür, dökülen gözyaşlarının üstüne kıvılcım gibi parlayan öfkeli kelimeler düşer(di)..
Oysa geçen gün vişne fidanını gördüğümde başka bir seri düşünce akışına kapılmıştım. Fidanın bir çekirdekten büyüyüp başka bir ağaçtan aşılanmış olabileceğini, söz konusu çekirdeğin vişnesinin hangi ağaca ait olduğunu, o ağacın nerede olabileceğini düşündüm. Nelere tanık olmuştu? Dallarına çocuklar salıncak kurmuş olabilirler miydi? Gölgesinde mevsimler boyu oturulup hayaller kurulmuş muydu? Belki de biri kendini asmıştır. Peki, ağaçlar birbirlerini tanıyorlar mıdır acaba? Bu vişne ağacının beş on çekirdek öncesi Gülhane Parkı'ndaki bir ceviz ağacıyla kimsecikler bilmeden yarenlik etmiş olabilir mi? Bodrum'da, bir balıkçı köyündeki dev okaliptus ağacını da tanıyodur belki. Dibine denizin tuzu asılmış, mandalina çiçeklerinden kopup gelen büyülü bir rüzgârla usul usul sallanırken, ufak bir pilli radyonun sesine karışmış, o vakitlerin coşkulu kahkahalarına tanıklık eden okaliptüsü... Onu da tanıyodur belki. Belki ağaçlar herşeyi kaydediyorlar. En çok şeyi de çay bahçelerinde, üzerlerine rengarenk fuloresan lambalar çivilenmiş ağaçlar biliyor. Kimse onların yapraklarıyla söyledikleri şarkıyı dinlemiyor, ama onlar... Sabahın erken saatlerinde bir garsonun memleketine yazdığı mektubu okuyorlar, akşam üstü kumpir yiyerek birbirlerine olan "farklı" aşklarını anlatırken yan masaları kesen çiftleri dinliyorlar, sabaha karşı denizin kenarında hıçkıran sarhoşla kederleniyorlar. Sonra, birisi onları hızarla keserken "Zzzzzzzz" diye, hızla sarılan bir teyp bandı gibi, bütün kaydettiklerini alelacele anlatıp ölüyorlar.