Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.
Sayfa 73 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
BİLİYOR MUSUNUZ? “1923TE TÜRKİYE’DE; Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. Traktör sıfırdı, karas...aban’dı. 5 bin köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon
Reklam
Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte, başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.
‘Tarlalar’ ülkesi Polonya
“Polonya’nın Almanya sınırına sadece altı kilometre uzakta ve küçük bir kasaba olan Kozlowa Gora’da yaşıyorduk. Komşularımızın çoğu Alman kökenliydi. Okulda Almanca öğrenmeye başladık. Ve bu dili kasabadaki tabelalarda görmeye ya da insanları Almanca konuşurken duymaya alıştık. Soyadımız ‘Gut’ olduğu için, çoğu insan bizim Alman kökenli olduğumuzu varsayıyordu ama ailem son derece vatanseverdi. Biz Polonyalıydık. Bundan gurur duyacak şekilde yetiştirilmiştim. Okuldaki Tarih dersi bana, yüzyıllar boyunca batıdan Almanlar, kuzeyden İsveçlilerle Litvanyalılar, doğudan Tatarlarla Ruslar, güneyden de Macarlar tarafından defalarca işgal edilen ülkemin acıklı tarihini öğretmişti. Güzel Polonya, adı ‘Tarlalar’ anlamına gelen bu ülke, Avrupa’nın en elverişli tarım alanına sahip ülkesiydi ve bu diğer ülkeler onun hasadını toplamak istiyorlardı. Biz Polonyalılar, toprağımıza el atmaya hazır ülkeler tarafından çevrelendiğimizin farkındaydık. Bu bilinç, ülkemize ve kimliğimize daha da sadakatle bağlanmamızı sağlıyordu.”
“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
Hüseyin Nihal Atsız atandığı okulda bir öğretmen meslektaşına aşık olur Hüseyin Nihal Atsız - Geri Gelen Mektup Şiirinin Hikayesi Edebiyatımızın milliyetçi şairi Hüseyin Nihal Atsız, gençliğini mücadelesine adayarak geçirmiştir. Bu fikir adamı, politikaya olan düşkünlüğü sebebiyle gönül işlerine ayıracak vakit bulamamıştır. Onun yegane sevdası
Reklam
Kemal Tahir:
"Bir toplum için en büyük facia, okuma yazma bilme­yenlerin yüzde çoğunluğu değil, okuma yazma bilenlerin okuldan çıktıktan sonra artık kitap okumamalarından meydana gelen gizli kara cahilliktir."
Tel YayıneviKitabı okudu
Gülşiir
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım İçinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlığın Ortasında nasıl barışılabilir? Anlamak isterim, hangi
Birinci sınıfa giden Sevgi'nin okula alışması fazla zor olmadı. Bunun en önemli nedeni, yeni sınıf öğretmeniydi. Yeliz Öğretmen çok gençti. Öğretmenliğe yeni atanmıştı ve ilk kez bir sınıf okutuyordu. Bu nedenle çok hevesli, çok dikkatli ve öğrencileriyle çok ilgilenen birisiydi. Sevgi'nin köyden geldiğini öğrenince onunla özel olarak lgilenmeye başlamıştı. Sevgi'nin diğer arkadaşlarından geri kalmaması için elinden gelen çabayı harcıyordu. Onun sayesinde sevgi okula alışmada hiç zorlanmadı.
“Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte, başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz.”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.